Türkiye'nin öncelikleri ve medya abartıları

A -
A +

Dış politikada çok hareketli bir dönemdeyiz. Orta Asya ve Kafkaslar kaynıyor. Lübnan ve Irak'taki gelişmeler kaygı verici. Ayrıca ABD'nin İran ve Suriye saplantıları, bölgede daha gerilimli ortama girileceğinin işaretleri. Üstelik Nisan ayı içinde, Ermeniler ve işbirlikçisi lobiler, Türkiye aleyhindeki faaliyetlere daha da hız verecekler. Türkiye bu sancılı bölgenin tam ortasında. Yıllardır, Ermeni ve tuzu kuru şımarık Rumlar'ın, Türk dış politikasını ipotek altına almaya çalışan şirretlikleriyle de başetmek durumunda. Ayrıca Türkiye'nin istikrarına ve yapısal değişimine karşı olan iç ve dış bazı odakların, -Bayrağımız'a yapılan çirkin saldırıda olduğu gibi- provokasyon ve tasallutlarına da çok açığız. İşte böylesine yoğun ve ağır meselelerle karşı karşıyayız. Ama böyle bir ortamda acaba, gündemimizde neler var? Yani gelişmeler karşısında hazır ve hazırlıklı mıyız? Yoksa milletçe ıvır zıvır konularla mı oyalanıyoruz? Çarpık medya anlayışı Türkiye'de, gelişmiş ülkelerde benzerini göremeyeceğiniz tuhaf bir medya ve anlayışı var. Bakıyorsunuz en hassas konularda bile çok abartılı, hatta gerçek dışı haber ve yorumlar ile kamuoyu adeta bombardımana tutuluyor. Sonra daha bunun şokunu atlatmadan, neyin ne olduğunu anlamadan ve gerçeği kavrayamadan, medyanın gündeminin değiştiğini görüyorsunuz. Kelalaka konular ve artık gına getiren cıvık cıvık magazinleri ön plana çıkarıveriyor, bir takım medya.. Manşetlere taşınan haber ve yorumların ne perde arkası, ne de olması gereken takip çizgisi içindeki gelişmeleri dahi, bir anda unutuluveriyor. Sürekli değiştirilen gündemlerle bunalmış, gergin, karamsar, duygu şokunda kitleler ortalığı kaplayıveriyor. Bu gidişat hiç de sağlıklı değil. Zira, Türkiye'nin geleceğini hayati derecede etkileyecek dış gailelerle uğraşıyoruz. Bu dönemde, böylesine dandik ve sorumsuz bir medya anlayışı ve bunun olumsuz etkilediği toplum vicdanı, meselelerin çözümüne hiç pozitif katkı sağlayabilir mi? Ruh sağlığımızı fevkalade bozmaz mı? Olumsuz örnekler farklı gündemler Mesela Başbakan ve Dışişleri Bakanı Avrupa Birliği temaslarını yoğunlaştırdığında, bir takım medyanın konuya yaklaşımına bir bakın. Tam bu görüşmeler arefesinde ya da sırasında, ne kadar abartılı durum varsa manşetlere taşınıyor. Olumlu gelişmeler, uzlaşma sağlanan hususlar görmezden geliniyor. Hatta "Hükümet'in AB önceliği yok!" noktasına indirgenen yayınlar dahi yapılabiliyor. Türkiye, Irak'taki gelişmelere, askeri ve sivil yetkilileri ile tam bir koordinasyon içinde, "devlet politikası" olarak yaklaşıyor. Ama bu durum medyada her fırsatta, devlet erkanı arasında çok tehlikeli görüş ayrılıkları olduğu şeklinde yansıtılabiliyor. Aynı durum Kıbrıs konusunda da, Türk-Amerikan ilişkilerinin medyaya yansıyan bugünkü abartılı yorum ve haberlerinde de geçerli. Türk-Amerikan ilişkilerinde duygusal gerginliklerin ve güven bunalımının yaşandığı doğrudur. Ama ilişkilerin bozulduğunu, gerilediğini söylemek ve yazmak gerçekleri yansıtmıyor. İki ülke arasında işbirliğinin her geçen gün arttığı ve resmi yetkililerce ifade edilen stratejik ortaklığın daha geniş alanlara taşındığı bir dönemdeyiz. Ama bu yönde bir takım medyada tek satırlık haber ve yorumlara yer verilmiyor olması bile çok enteresan ve içinde bulunduğumuz durumu iyi açıklayan bir gelişme. Özkök Paşa'dan yerinde uyarı Uygulanan politikaları yetersiz bulmak veya eleştirmek başka.. Elbette bunlar tartışılacak. Ama devletin birimleri arasında her konuda uyumsuzluk ve anlaşmazlık bulunduğu iddiası ve gözlüğü ile olaylara bakmanın, ülke çıkarlarına hiç katkısı olur mu? Bu bakımdan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün, Pakistan Milli Günü resepsiyonunda söyledikleri, içinde bulunduğumuz çarpık durumu çok iyi yansıtıyor. Hilmi Paşa, Irak konusundaki tartışmalar ve asker-sivil erkan arasındaki görüş ayrılıklarıyla ilgili olarak şöyle konuşmuş: "Türkiye'nin Irak politikasında, Genelkurmay Başkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı yakın bir işbirliği içindedir. Devlet adamlığı biraz toleranslı olmayı gerektirir. Hepimiz bu anlayışla bir devlet politikası olarak Irak politikasını yürütmeye çalışıyoruz. Bunun için çok yakın ilişkilerimiz var. Özellikle 2'nci başkan, müsteşarla devamlı temas halindedir. Yani bu konuda öyle ortaya konulduğu kadar çok büyük bir problem yok bizler arasında. Ama basın bunlardan öyle daha fazla etkileniyor. Nedendir, onu bilemiyorum. O sizin kendi dinamiklerinizdir!" Özkök Paşa çok haklı. Artık önceliklerimizi ve gündemimizi oluştururken de, dış politika ve milli meselelere yaklaşırken de, daha sorumlu ve abartısız olmaya dikkat etmeliyiz. Medya ve kamuoyunun daha sağduyulu olmasının şimdi tam zamanı!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.