Acı dolu bir hayat

A -
A +

Fotoğraftaki küçük kızın adı Lale... Lale, daha ilk adımlarını atamadan, 'anne' diyemeden, dokuz aylık bir bebekken ayrılıyor yolları... Aslında, Lale'nin babası Macit Dılmaghanıan'ın eğitim için memleketi İran'dan Türkiye'ye gelmesiyle başlıyor hikaye... İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinde öğrenciyken Vedide Filiz hanımla tanışıyor Macit bey... İki genç insanın birbirine duyduğu sevgi, onları evliliğe götürüyor. 1968'de evleniyorlar, 1971'de de kızları Lale'yi alıyorlar kucaklarına... Bu mutluluk Macit Bey'in ülkesine dönmek istemesiyle bozuluyor. Eşyalar toplanıyor, her şey hazırlanıyor ve Filiz Hanım'ın ailesiyle vedalaşmak için Edirne'ye gidiyorlar. Ve ne oluyorsa orada oluyor. Filiz Hanım'ın annesi, kızının İran'a gitmesine karşı çıkıyor, Macit Bey'in Türkiye'de kalmasını istiyor. Canan Hanım'ın ısrarından mı, başka sebeplerden mi bilinmez, ama yuva dağılıyor! Macit Bey kucağında dokuz aylık bebeğiyle ülkesine dönüyor, Filiz Hanım Edirne'de kalıyor. Ve küçük Lale annesinin kokusunu bir daha hiç duyamıyor. Anne-kızın arasına kilometreler, sınırlar giriyor... 'Onu bulmak istiyorum' 4 yaşına kadar babaannesi bakıyor Lale'ye, sonra babası ikinci evliliğini yapıyor. Bir kız, bir de erkek kardeşi oluyor bu evlilikten. Yıllar geçtikçe, Lale'nin annesiyle ilgili soruları da artıyor... 'Babam bu konuda pek konuşmazdı. Bana, annemin evlendiğini bir kızı ve oğlu olduğunu anlattı. Annem terziymiş, bir mendil işleyip babama vermiş, babam senelerce onu hep sakladı. Ben çok isteyince de bana verdi, ama ne yazık ki kaybettim o mendili. Bir dayım varmış Kara Kuvvetlerinde Albaymış. Ben 14 yaşıma geldiğimde de annemin öldüğünü söyledi babam. Ama ben yaşadığına inanıyorum, onu bulmak istiyorum.' 'Size çok güveniyorum' Aradan 35 yıl geçiyor, takvimlere 2006 tarihi düşüyor. Ama geçen her saat, her yıl büyütüyor Lale'nin içindeki hasreti. Anne oluyor, bağrına üç evlat basıyor, nafile; kapanmıyor yaraları... Son bir umutla, annesini bulmak arzusuyla İran Urumiye'den yola çıkıyor, eşi Sooren Morshedian ve üç çocuğuyla beraber programımıza katılıyor...'Ben her gün izliyorum, siz çok kayıplar buluyorsunuz. Benim de annemi, dayımı bulabilirsiniz diye geldim. Size çok güveniyorum' diye anlatıyor duygularını... Annesine çok benziyor Elinde en değerli hazinesiyle geliyor programa Lale, annesinin bir kaç fotoğrafıyla... Annesiyle bir arada olduğu tek bir fotoğrafı var. Siyah-beyaz resme anne-kızın ayrılık acısı sinmiş sanki. Filiz Hanım'ın vesikalık fotoğrafına bakınca da insan 'ayrılırken annesi ona yüzünü bırakmış' diye düşünüyor. Annesine bir su damlası kadar çok benziyor Lale... Kaşlarını, gözlerini, dudaklarını hiç hatırlamadığı annesinden almış. O'nunla konuşurken aklıma; babasını hiç tanımayan, ismini bile tam bilmeyen bir başka İranlı genç hanım, Saltanat'ın 24 yıllık hasretini 24 dakikada bitirişimiz geliyor. Lale'yi de evine mutlu haberlerle uğurlamayı ümit ediyorum. Acı haberle sarsılıyor Ben böyle diliyorum ama hayatta her şey dilendiği gibi olmuyor ne yazık ki! Kısa bir süre sonra telefonlar çalmaya başlıyor. Açılan telefonlarla da acı haber geliyor. Yayıncılığın en zor anlarını yaşıyoruz. 'İnci Ertuğrul Sizin Sesiniz' programında konuklara sevinçli haberler verirken yükselen sesim çıkmıyor bu kez.. Yayına bağlanan bir aile dostu veriyor acı haberi. Annesini bulmak için programımıza katılan Lale, annesinin 31 yaşında böbrek yetmezliğinden öldüğünü öğreniyor. Başı önüne düşüyor, gözyaşları sessizce elbisesinin üzerinden yuvarlanıyor. Bütün özlemleri, hayalleri, umutları gözyaşlarıyla akıyor Lale'nin. Sessizce, için için ağlıyor Lale! Eşi Sooren'le beraber stüdyodaki herkes bu acıya ortak oluyor. Kimse konuşamıyor... 'Dayımı bulabilsem!' Bir süre sonra Lale'nin sesini duyuyoruz. Kesik kesik, yutkunarak konuşuyor:'Ben dün gece öyle mutluydum ki! Kendi kendime 'annen bu şehirde, ona çok yakınsın' dedim... İlk defa kendimi bu kadar yakın hissettim anneme. Başımı yastığa koyarken hep bunu düşündüm, annemle aynı şehirde olduğumu. Babam 'öldü' demişti ama aramayayım diye söyler sanmıştım... Dayımı bulabilsem.' Bir başka ülkeden, annesini aramaya gelmişti Lale, ama bunun için çok geç kalınmıştı. Telefondaki seyircimizin anlattıkları, Macit Bey'in aslında kızına gerçekleri söylediğini ortaya koyuyordu. Filiz Hanım'ın öldüğünü söyleyen Birdal Hanım da bir yandan ağlayarak diğer acı haberleri veriyor. 'Ağlama yavrum... Allah seni çocuklarına, eşine bağışlasın. Filiz, babandan ayrıldıktan sonra tekrar evlendi. Bu evlilikten bir kızı ve bir oğlu oldu. Oğlu çok küçükken Filiz hayatını kaybetti. Anneannen Canan Hanım da onun ölümünden 1.5 yıl sonra kalp krizi geçirip öldü. Dayın Ekmel Bey ise 1.5 sene önce rahmetli oldu.' Annesinden sonra dayısının da vefat ettiğini öğrenmek yıkıyor Lale'yi. Konuşamıyor artık..Eşi Sooren büyük umutlarla Türkiye'ye getirdiği Lale'nin acısını paylaşmak için ne yapacağını şaşırıyor. Tarifi imkânsız Bizim de vermek zorunda kaldığımız bu acı haberlerden sonra bir tek isteğimiz kalıyor, kardeşlerini bulmak. O gece çocukları ve eşiyle beraber onları otele uğurlarken 'kardeşlerimi bulabilir misiniz?' oluyor genç kadının son sözleri... Bir gece önce annesini bulma umuduyla başını yastığa koyan, kavuşma hayalleri kuran Lale, onu bir daha hiç göremeyecek olmanın acısıyla sabahlıyor bu kez. ------ >>> Mutluluk tablosu Ertesi günkü yayında yine de herkese teşekkür ediyor, 'içimdeki bilinmezi yok ettiniz' diye. O, acılı gözlerle bakarken biz ona vereceğimiz güzel haberlerin hazırlığını yapıyoruz. Önce hiç görmediği aile fotoğraflarını görüyor. Tek tek inceliyor annesini, anneannesini, dedesini, dayısını... Sonra kardeşlerinin resimleri geliyor ekrana, gözleri daha bir büyüyor onlara bakarken... 'Bu kadarı yeter mi sana?' diye sorduğumda yüzüne yansıyan ifadeyi anlatmak mümkün değil. Hasret giderdiler Gözleri her yerde kardeşlerini arıyor. Ve kapı açılıyor, kardeşleri Didem ile Erdener giriyor içeriye... Üç kardeş kucaklaşıyor. Birbirini ilk kez gören üç yetişkin insan, annelerine hasretlerini gidermeye çalışıyor birbirini saran kollarıyla. Ve yine herkes sessizce ağlıyor onlarla... Lale annesine ve dayısına kavuşamıyor, ama kardeşlerini buluyor programımızda. Didem; 'Kardeşlerim içinde en şanslı benim galiba, annemi kaybettiğimde 10 yaşındaydım, onu hatırlıyorum. Biz kardeşimizi aramayı istedik, ama belki babası ona gerçekleri anlatmamıştır, tekrar evlendiyse o kişiyi annesi olarak biliyordur diye mutluluğunu bozmaktan korktuk' diyor. En küçükleri Erdener de Lale gibi annesini hiç hatırlayamıyor. 'Ben 2.5 yaşındaydım annem öldüğünde, hiç hatırlayamıyorum' diyor. 'Çocuklarınızı düşünün' Biraz önce gözlerinde hüzünle oturan Lale'nin yüzü gülüyor bu kez. Şaşkınlığını attıktan sonra, son sözlerini söylüyor; Hepinize çok teşekkür edirem. İsimlerini bilmediğim ekibinizdeki herkese. Ben anne-babalara diyerem ki, ayrılırken çocuklarını düşünsünler, olan onlara oluyor...'

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.