250 yıldır kaldırılan her taşın altında onlar var...

A -
A +

1568-1570 Osmanlı-Rus Savaşı (Astrahan Seferi) ile başlayan ve l. Dünya Savaşı’na kadar devam eden süreçte ve tabii sonrasında da sürekli sorun yaşadığımız bir Rusya var.

Rusya belirli bir dönemde, sürekli güçsüz gördüğü bölgelere saldırarak genişlemeyi bir politika hâline getirdi.

Osmanlı-Rus ilişkileri bakımından da Kırım hep devam edegelen bir hassasiyete sahip oldu. Rusların bir türlü bitmek bilmeyen Kırım sevdası onları, yapılan antlaşmalara rağmen tahrik etti.

Bu sevda, yukarıda ifade ettiğim lV. İvan (Korkunç İvan) dönemine rastlayan seferden bu yana hep devam etti.

l. Petro ve ll. Katerina (Büyük Katerina) dönemlerinden sonra hem Osmanlı’nın zayıflaması hem de İngilizlerin uğraşmak zorunda kaldıkları Amerika olayları sebebiyle Rusların Kırım aşkı çok daha ileri düzeylere taşındı.

Bu yazıda elbette Rusya ile ilişkilerimizin bu karmaşık meseleleriyle sizi yormadan teleskopik bir bakışla bugüne gelmeye çalışacağım. Ama bu olayların seyrini okumak isteyenler, Ahmet Cevdet Paşa’nın tarihinden teferruatıyla okuyabilirler…

Tarihî seyir şunu gösteriyor ki Ruslar direkt olarak veya koalisyon içerisinde ya da asimetrik güç olarak kullandıkları Bulgarlar ya da Ermeniler eliyle sürekli sorun çıkarmanın derdinde oldular.

Balkanlar'da Bulgarları kışkırtarak Balkan sorununun çıkmasına ve sonrasında da İngilizlerin bölge ile daha yakından ilgilenmesine sebep oldular. Sonrası ise malum olduğu üzeredir.

l. Dünya Savaşı’na girmemizin en önemli sebeplerinden biri yine Rusların İstanbul ve Boğazlarla ilgili işgalci hayalleri oldu. Bolşevik Devrimi sonrasında bu emellerinden geçici bir süre vazgeçtiler.

Yine ll. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan hadiselerde de Ruslar var. Türkiye savaşa dâhil olmadı. Fakat ekonomik olarak sonuçlarından oldukça fazla etkilendi.

Bu zorluklara bir de Rusların Kars, Ardahan ve Boğazlarla ilgili talepleri eklenince Türkiye ABD ile ittifakını güçlendirmek zorunda kaldı. ABD’nin "Marshall Yardımları"na ve sonrasında da ABD’nin politikalarına mahkûm oldu.        
 
Bugün ise gelinen nokta ortadadır. Kısa bir baharın ardından yine o kadim Rus tavrı hortlamış durumda.

Kısa bir tarih öncesinde nüfusun “politik bir araç” olarak kullanılması ve ardından da ne kadar demokratik olduğu tartışılır bir halk oylamasıyla Kırım Rusya’ya bağlandı.

Şimdi de uçak krizi ile ilerleyen ama onunla başlamayan Türkiye-Rusya meselesi Suriye ekseninde devam ediyor.

Rusya burada da asimetrik unsur olarak PYD-YPG gibi unsurları kullanıyor.

Hiçbir uluslararası dengeyi ya da antlaşmayı önemsemeden devam edegelen bu anlayış aslında Rusya tarihinin kadim bir gerçeği.

Bu “gerçek” her şeyden daha fazla gerçek…

Gerisi ise tamamen bize dair bir “hüsn-i niyet”tir vesselam...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.