7 Haziran'a doğru saflar netleşirken...

A -
A +

İnsanın tarih sayfalarıyla olan tanışıklığı arttıkça günceli yorumlama kuvveti de o nispette artıyor kanaatindeyim. Bu gerçekliğin vurgusu da İbn-i Haldun'a ait. O "Tarihsel dönemler suyun suya benzediği gibi birbirlerine benzerler" diye ifade eder durumu.

Tarihi tanıklarından okuduğunuzda çoğu kez İbn-i Haldun'u haklı çıkardıklarını görürsünüz. Çünkü toplumların hareket tarzını şekillendiren değerler değişmediğinde ve nesilden nesile de korunarak aktarıldığında çok muhtemeldir ki gelen nesillerde dedeleri gibi davranmaya devam edecekler.

Dünyadan da ülkemizden de bu, olayların tekrarlanma gerçeğini ifade eden pek çok örnek verilebilir. Vereceğim örnekler belki dağınık ve alakasız konular üzerinden olacak fakat temel mantıkları değişmeyecektir. Hepsi de "Toplumsal değerler değişmediği sürece aynı toplumlar ve onların gelecek nesilleri benzer olaylar üretirler"i anlatacaktır.

Bir mühtedî olan ve ABD'de II. Abdülhamid'in Osmanlı Fahri Konsolosu olarak görevlendirdiği Mohammed Alexander Russell Webb mektuplarında Ermeni çetelerinin yaptıklarını anlatırken İngiltere'nin dolayısıyla da Batı'nın takındığı duyarsız tavrı anlatıyor. Daha doğrusu kendine yapıldığında "şahin"leşen Müslümana yapıldığında ise "karga"laşan riyakâr tavırlarını anlatıyor. Ne gariptir ki aradan yüzyıldan fazla süre geçmesine rağmen satırlarda sanki bugünün Batı'sını okuyorsunuz.
Yine bugün dünyayı ve özelliklede Orta Doğu'yu yaptıklarıyla zorlayan bir selefi hareket var. Güncel ismi DAEŞ olan bu selefi hareket, atası olan Muhammed b. Abdülvehhab'ın yaptıklarını aynıyla taklit ediyor. DAEŞ'in ortaya çıkışından yıllar önce Prof. Dr. Zekeriya Kurşun "Necid ve Ahsa'da Osmanlı Hâkimiyeti Vehhabî Hareketi ve Suud Devleti'nin Ortaya Çıkışı" isimli kitabında 1700, 1800'lü yıllarda yaşananları anlatırken yine sanki o günkü yakıp yıkan selefîlerin torunlarını yazıyor.
Yine II. Abdülhamid'in gitmesini isteyen İttihat Terakki'cilerin Ermeni isyancıların kalkışmalarından bile nasıl medet umduğunu ise o dönemde dağıttıkları bildirileri aktaran Alpay Kabacalı'dan manidar bir biçimde öğreniyoruz.
Çok dramatik bir şekilde benzerliklerin gündeme gelişi aslında inanç kodlarının devamlılığından kaynaklanıyor. İkinci defa olsa da bir gerçeği vurgulamak isterim. Tarihsel kodlara dair hafıza güçlendikçe, günceli yakalamak da daha kolay hale geliyor sanırım. Bir diğer gerçek ise "Tarihi bilmeyen bugüne hükmedemiyor" gerçeğidir.
Yine Cumhuriyet Tarihi merkezli olarak çabalayan ve tarihçi olmaya çalışan bir sosyolog olarak, CHP'nin de tarihsel kodlarını belli oranda bilmek bugünkü CHP'lilerin de dedeleriyle aynı davrandığını anlamamızı kolay hale getiriyor.
O anladıklarımız yine "dindar"ı küçümseyen, başörtülüyü köylüye benzeten, siyasette asılsız deliller üreten, ortaya çıkınca da pişkince çark eden vs. ve... daha pek çok hareket biçimleri...
Aslında darbelerden ve darbecilerden medet uman CHP hâlâ değişmedi yani...
Bugün de 17-25 Aralık'ı yapanlarla kol kola yürümeye devam ediyor...
Bunu okumak da zor değil sanırım... 1960 darbesinden sonra belki verdiği desteğin ödülünü iktidar olarak alan CHP zihniyeti belki bugün de aynı beklentiyle hareket ediyordur.
Bu okumam CHP'nin kendi hareket tarzından kaynaklanıyor maalesef. Keşke bunu düşündürmeseler; ama böyle.
Bir de garip bir şekilde hiç akla hayale gelmeyecek ilişki ağları Erdoğan zayıflasın AK Parti gitsin diye HDP'de birleşmek için çabalıyor...
Unutkanlık da tarihin kaydettiği bir başka gerçekliktir. Bilinmelidir ki "Unutma!" vurgusuyla yapılan çalışmalar onu yaşamışlar içindir. Yaşadıysanız unutursunuz.
Özellikle "Gezi"den bu yana hedefe, yaşamadığı için unutamayacakları yani gençleri almış çabaları da unutturmayacakların unutmaması gerekir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.