Çatışarak uzlaşılır mı?

A -
A +

Ülkesinde huzur ve güven isteyenlerin yolu çatışmadan geçer mi?
Aslında yukarıdaki soruya bir cevap aramak istediğinizde, çok kısa ve karmaşık olmayan bir yöntemle varacağınız cevap noktası çok açık ve nettir.
Peki, neden o zaman birileri bu ülkede hem çatışıyorlar hem de “demokrasi, özgürlük” diyorlar?
Belli ki istedikleri şey “çatışarak uzlaşmak” temeline dayanan bir yöntemdir. Fakat bunu yaparken kendi durdukları yeri görmeden, toplumun taleplerini dikkate almadan, güdümlü bir yola girmişlerdir.
Gençler, bölgesel hassasiyetler temelinde, yine bölgenin çok yakınında bulunan coğrafyanın içinde bulunduğu durumun da fırsat olarak görülmesiyle kışkırtılmaktadır.
Körüklenen bu ırkçı anlayış için “akl”ı değil “tutku”yu önceleyen gençlerin seçilmesi de yine bilinçli bir seçimdir.
Yıllarca hizmet sokturulmayan bölgede fakir bırakılan, yükseköğrenim imkânlarından yeteri kadar yararlandırılmayan ailelerin, umutlarını en çabuk kaybeden yaş kategorisi de yine gençlerdir.
Burada garip bir çelişkiyi görüyoruz aslında. Umutları çalanlar, aynı zamanda umut vadedenler durumundalar.
Orta Doğu’da devam eden ve ittifakların devlet-devlet ve örgüt-örgüt hem de devlet-örgüt arası zeminde sık sık değiştiği, kaygan ve çetrefilli bir uluslararası karmaşadan medet bekleyenler, aslında çok büyük bir yanlışın içindeler. Bir de bu parçalanmışlığın içerisine Kürtlerin de kendi içerisindeki farklılıklar eklenince, buradan tam ve dingin bir düzen çıkarılacağına inanmak bu yanlışı daha da katmerli kılmaktadır.
Bir haftalık bir tahminin dahi bazen çok uzun döneme tekabül ettiği bir belirsizlik ortamından dolayı, kendi ülkesinin de huzurunu kaçırarak güçlü bir devlet kurmayı hayal edenler ya da çatışarak bir gün, dünyanın en büyük ordularından birine sahip bir devlete “yeter siz kazandınız, artık uzlaşalım” dedirtileceğine inananlar çok büyük bir hayalperestlik içindeler.
Üstelik bu hayalperestlik sebebiyle, özgürlük vadederek kandırdıkları insanları da ölüme sürüklüyorlar.
Oysa ülkenin gerek tek-parti gerekse darbelerle ötekileştirilmiş mağdur bütün kesimlerinin daha fazla kabul gördüğü, dünyada da itibarı artan, ekonomisi güçlenen ülkesi bir kenarda dururken ve bu nimetlerden huzurla ve kardeşlikle istifade edebilmek de en akıl kârı yol iken, huzursuzluk yolunu seçmek en saf ve yalın mantık silsilesi içerisinde dahi hiçbir akli izaha dayandırılamaz.
Bu ülke ile bütünleşmiş, burada etle tırnak gibi olmuş, kız alıp kızını vermiş bunca aileye zorla hatta zorlayarak “biz size devlet kuracağız” demek, tüm bu belirsizliklerin ve orantısızlıkların içerisinde onları evsizliğe, huzursuzluğa hatta acı ama ölüme sürüklemek değil mi?
Çatışmadan çıkan bir huzur olamaz. Güçle gelen bir çatışmanın doğurduğu uzlaşmada bile ancak sindirilmiş bir uzlaşı vardır; dengeler yeniden eşitsizlendiğinde ise çatışma tekrardan kaçınılmaz hale gelir.
Kaldı ki HDP siyasetinin körüklediği ve güçler bakımından asla mukayesesi mümkün olmayan bir zeminde “çatışarak uzlaşma” zemini aramak, sonu olmayan bir arayış ve huzura götürmeyen bir kavgayı temsil ediyor.
Asıl huzur sanki huzur vadedicilerin bu vaatlerini gözden geçirmelerinde ve hatta belki de bu vaatlerinden vazgeçmelerinde saklı.
Çünkü çatıştırılmaya çalışılan kardeşler, bu vaadedicilerin olmadığı yerlerde daha huzurlular...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.