İsyancı yeniçeriler de aynı yöntemi uyguluyordu...

A -
A +
Tarihimiz askerî darbelerle elbette Cumhuriyet döneminde tanışmadı. Osmanlı'da otuz altı padişahın on ikisi yeniçerilerin ve II. Mahmud'dan sonra ise oluşan yeni askerî modelin paşaları tarafından tahttan indirildiler. Hatta bazıları bu isyancılar tarafından acı bir şekilde katledildi.
Bugünlerde ise bu uzun denebilecek askerî darbe geleneğinin, artık kurumsal olarak askerler tarafından bir yöntem olarak görülmediği ama bu geleneğin bir hafıza olarak siviller tarafından yaşatılmaya çalışıldığı bir gerçekle karşı karşıyayız.
Özellikle son beş yıldır, uzunca bir zamandan beri devam edegelen AK Parti iktidarını kendi iktidarları için ciddi bir engel olarak gören muhalifler tarafından, bu yöntem sürekli köpürtülmeye çalışılıyor.
Sandıkla ilgili umutlarını yeteri kadar yükseltemeyen muhalifler, sürekli olarak diğer muhaliflerle oluşturabilecekleri koalisyonlar için "toplumsal sorun var"ı algılatmanın derdindeler.
Bu konuda artık aşikârlaşan yabancı menşeli desteklerle de, Türkiye odaklı ekonomik sorunlar oluşturup bu, "sorun var" algısını, topluma daha etkin bir yöntemle söyletmeye çalışıyorlar.
Çünkü ekonomi ile siyaset "atbaşı" giden ve birbirinden bağımsız düşünülemeyecek iki önemli gerçekliktir.
"Toplumsal kriz" üreticilerinin bu ekonomiye saldırma merakı aslında kadim bir meraktır. Bugün ekonomiye ait enstrümanlar değişmiş olsa da yöntem, sonuç olarak ekonomiye saldırmak ve onu zaafa uğratmak içindir.
Ekonomisi bozulmuş, ihtiyaçlarını rahat karşılayamayan toplum, bu sıkıntılarından dolayı iktidarı, yönetenleri "işe hâkim olamamak"la suçlamaya başlar ve bu da isyancıların işini kolaylaştırmış olur.
Nitekim bunu, Gezi ve benzeri son dönem meselelerinde sıkça gördük. Güneydoğu'daki kepenk kapattırma hadiseleri de, yine toplumu ve hayatını normal seyrinden çıkarmak içindir.
Osmanlı'da isyan eden yeniçerilerin de benzer metotlar kullandıkları dönemin araştırmacıları tarafından tespit ediliyor. Onlar da, isyanlarının en önemli parçası olarak esnafa kepenk kapattırmayı mutlaka uyguluyorlardı. Bir isyanın başarılı olabilmesi ya da olamaması neredeyse buna bağlıydı.
Eğer esnaf isyancıların dediğini yaparsa bu, ekonomiyi elinde bulunduranların isyana destek verdiği ve dolayısıyla da "padişaha karşı toplumsal koalisyon güçlü" fikri önem kazanır ve tabii Şeyhu'l-İslâmın da fetvasıyla hamle sonlandırılırdı.
İşte bu kadim meselenin, kadim uygulamaları hâlâ bugün iktidarı zayıflatmaya çalışanların başvurduğu başat bir yöntem olarak karşımızda duruyor. Fakat bu yöntemin bilgi çağında artık başarıya ulaşamaması gerekir. Bir iktidarı zayıflatmaya çalışırken, bütün toplumu da zarara uğratan bu yöntem yerine, ileri demokrasilerde olduğu gibi iktidardaki partiden daha güçlü mesajlar verip hem iktidara gelebilmek hem de toplumu zarara uğratmamış olmak daha iyi bir yöntem değil mi?
Üstelik partiler, (eğer varsa bir iktidar hayali) o zaman kendisinin müsebbibi olmadığı bir sorunlar yumağıyla da karşılaşmamış olacaklardır.
İleri demokrasilerde olduğu gibi hem kendileri hem de ülkeleri kazanmış olacak. Başka bir ifadeyle bu, iki kere kazanmak demek...
Bu seçimin muhalifleri için bu temenni artık çok geç olsa da, bundan sonrakiler için farklı bir umut olmasını ve Rabbimden 1 Kasım 2015 seçimlerinin ülkemize ve insanımıza huzur getirmesini diliyorum...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.