Kapısı kırılmış bir siyaset ağzı

A -
A +
Şu “dil” nasıl oldu da bazı siyasetçilerin ağzında kontrolünü kaybeden bir organ hâline geldi. Oysa dilin kontrol edilmesine dönük onca kelam-ı kibarı, nasihati bünyesinde barındıran bir inanç ve kültür coğrafyasının mensubuyuz.
Bir de buna son günlere damgasını vuran sözlerin sahibinin mensubu olduğu inanç silsilesinin en mühim hassasiyeti olan “eline, diline, beline sahip olma” nasihati eklenince, siyaset dilinin ulaştığı bu pespayeliği üzülerek takip etmemek mümkün değil.
“İlla bir koltuğa erişme” hırsı olunca ve uzun bir yenilgiler silsilesinin de tesiriyle hırçınlaşmış bir muhalefet liderinin bu “derin gaf”larının daha nerelere varacağı da ayrı bir sorun.
Fakat bu “kapısı kırık ağızlar” aslında “kötü söz sahibinindir” gerçeğiyle, başkasını ezmeyi düşünürken, en çokta kendilerini eziyorlar. Bir gün ulaşmayı düşündükleri o koltukta, kendilerine muhalefet edeceklerin kullanacağı dili de bugünden şekillendiriyorlar aslında.
Bu, en başta kendileri için bir “hayal” mesabesinde olsa da, eğer bir gün o koltuğa gelirlerse o gün kendilerine muhalefet edecek olanlar, şimdiden ekilen bu tohumları mutlaka büyüteceklerdir.
Tıpkı SSK Genel Müdürlüğü dönemindeki başarısızlığın bugün önlerinde bir referans olarak durması gibi. Hatta icra edilen görevle doğru orantılı olduğu düşünüldüğünde daha da ciddi ve büyük bir sorun olacaktır bu dil/üslup.         
Ana muhalefet liderinin siyaseti yaralayan bu dili, aslında çok önemli bir psikolojiye dayanıyor.
İktidarın sinir uçlarına dokunarak hata yapmaya zorluyor. Çünkü sinirlenen bir insanın sağlıklı düşünme kapasitesi zayıflar ve hata yapmaya başlar.
Üstelik karşıdakinin bütün farkındalığına rağmen, insanın güzünün içine baka baka ve soğukkanlı bir şekilde, gerçekleri hiç şahit olmadığımız çarpıtılmış boyutlarıyla gösterme becerisine sahip olduğu için bu niyet çok daha net bir şekilde ortadadır.
“İktidara karşı olan her şeyle ittifak” niyetinde bir görüntü çizen bu muhalefet anlayışı, bunların hepsinden de elleri boş dönünce bu kışkırtıcı ve öfkelendirici dil sarılacak tek argüman hâline geliyor.
Oysa bu yöntem, iktidarın soğukkanlı kalma başarısı sebebiyle de sürekli kendilerini yıpratan bir etki ortaya koyuyor.
“Ne ekersek onu biçeriz” sözü yine bu coğrafyanın özetlediği çok önemli bir sözdür.
Bu dil devam ederse muhalefet önce kendisi için sonra da bu ülke siyaseti için hiç de hayırlı tohumlar ekmiyor olacak. Bugüne kadar yapamadıklarını hiç olmazsa bundan sonra yaparak siyasetlerini bu ülkenin menfaatlerine göre kurgulamalılar…
Bugünün en önemli gücü açıklık ve dürüstlüktür nihayetinde. En doğru zemin ise cinsiyetlerin, inançların ve her türlü aidiyetin tahammülle karşılandığı bir zemindir.
Başkasının inancına hakaret eden kendi inancına hakaret eder. Nitekim Rabbimiz En’am Suresi 108. âyette de bizi bunun için uyarmamış mıdır?
Not: Yazıda meseleye odaklanmak adına özellikle isim kullanmadım; malumun ilâmına da gerek yok zaten…
Selametle...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.