Önce Anayasa…

A -
A +
Seçimlerin hemen akabinde, AK Parti'nin aldığı yüksek oy oranı sebebiyle Başkanlık Sistemi yeniden gündeme geldi.
Peşinen söyleyeyim, ben Türkiye'nin güçlü ve sürdürülebilir bir istikrar için mutlaka ya Başkanlık Sistemine ya da Almanya modelinde olduğu gibi büyük partileri küçük partilerin esiri yapmayacak bir sisteme kavuşturulmasından yanayım.
Fakat bu tartışmaların erken başlaması ve de 7 Haziranın hemen sonrasında yaşadığımız tartışmalar beni ister istemez bazı noktalarda daha temkinli düşünmeye davet ediyor. Üstelik bu tartışmanın fitilinin muhalif gazeteler ve onların yazarları tarafından ateşlenmiş olması da yine bu tartışmanın kendileri tarafından manipüle edilebileceği ihtimalini taşıyor.   
Çünkü Başkanlık Sistemi tartışmaları, AK Parti'nin 7 Haziran'daki oy kaybının önemli sebeplerinden biri olarak gösterilmişti. Hatta bu, AK Partili bazı seçmenlerin de dillendirdiği bir eleştiriydi. Toplumun henüz bu sistemi içselleştiremediği gerekçesiyle yapıldı bu eleştiriler. Büyük başarı bu eleştiriyi gölgelemiş olsa da henüz içselleştiremeyenlerin zihninde yeniden filizlendirilebilir.
Beni temkinli olmaya iten bir diğer konu da mutlaka ve öncelikli olarak yapılması gerektiğine inandığım Yeni Anayasa çalışmalarının Başkanlık Sistemi tartışmaları içerisinde öncelik sırasını kaybetmesidir. Açıkçası bu durum AK Parti muhalifleri açısından da mutlaka bir fırsat olarak değerlendirilecek ve yine "tek adam, diktatör" benzeri hakaret ve ithamlarla tartışmaları bulandırarak topluma endişe aşılamaya çalışacaklardır. Bu da bizi hem yeni bir Anayasadan ve hem de sonrasında mutlaka başartılması/ulaşılması gereken Başkanlık Sistemi yolundan alıkoyabilir. 
Bu vesilelerle ben yeni bir Anayasanın bütün tartışmalardan azade olarak ve hiçbir art niyete prim vermeyecek "biricik"lik özelinde tartışılmasından yanayım.
Başkanlık zaten anayasal değişiklik gerektiren bir sitemdir. O noktada da yine öncelik zorunlu olarak Anayasanındır. Maksatlı olduğuna inandığım Anayasanın değil de Başkanlık Sisteminin öncelenmesi durumuna karşı da mutlaka temkinli olunmalıdır.
Havayı bulandıracak olan, son iki yıldan bu yana da sıklıkla ve her türlü sandık hezimetine rağmen hissesine düşeni alamayan muhalif gruplar akademisyeni, siyasetçisi ve de gazetecisiyle bizi tekrardan yeni bir anayasaya ulaşmaktan alıkoymaya çalışacaklar.
Evet, yaşadıklarımıza dair hafıza burada bizim için iyi bir kılavuzdur. Ancak o hafızaya bugün değil de sadece gelecek zamanlarda işimizi görecek yeni tecrübeler eklemenin de izahı yok.
Başkanlık ve Yeni Anayasanın mutlaka birlikte tartışılması gereken yanlarının olduğu aşikârdır. Fakat öncelik sırası zihin bulandırıcılarının sıralamasına göre olmamalı.
Önce darbe kalıntısı bu anayasadan kurtulmak, sonra da her zamanda ve her zeminde bizi istikrara götürecek bir yönetim modeli oluşturmak.
Bu millet, sandık olgunluğuyla bunu çokça ve çoktan beridir hak ediyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.