"Bizans'ın çocukları" da ne oluyor?

A -
A +

Son haftayı Matbuatımızda "Bizans'ın Çocukları kimler" tartışmaları ile geçirdik. Konu kapanmadı. Planlandığı gibi en yakın 17 Aralık'a kadar da sürecek görünüyor.. O tarihe kadar bizim yetkililerimiz çıkıp da, "Biz de Bizans çocuklarıyız" derlerse, AB'ye girmemiz şıp diye gerçekleşecek havası verilmek isteniyor... Bu düşünce bazı belli yazarlarca dillendiriliyor. Halbuki Başbakanımız Sayın Tayip Erdoğan, son konuşmalarında, "AB'nin bir ticari birliktelik olduğunu, buna dahil olmakla, hiç kimse inançlarından ve kültüründen taviz vermeyeceğini, üstelik Türkiye uydurma bir sebeple birlik dışı tutulursa bunun dünyanın sonu olmayacağını" defalarca tekrarlamıştır. İşin doğrusu da budur. Geçen hafta Fransa Cumhurbaşkanı ve Türkiye'nin Birliğe girmesini ülkesinde referanduma taşımayı şart koşan Jacques Chirac, yaptığı bir konuşmada: "Hepimiz Bizans'ın çocuklarıyız, Türkiye de buna dahil" gibi laflar etti. Sayın Cumhurbaşkanı Bizantin uzmanı imiş. Af edersiniz ama, Türkler Bizans'ın çocukları değildir. Avrupalı bazı milletler Bizans çocuğu olmayı şeref saymakta iseler, o şeref onlara yeter. Fransızlar eğer illa birilerine manevi bir çocuk olma hususunu söylüyorlarsa, o zaman Türklere manevi borçlarını unutmasınlar. Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayreddin Paşayı Donanmanın başında Fransa'ya yardıma gönderdiğinde, Kralları Toulon şehrini Türk Hükümranlığına terk etmişti. 8 ay sonra Türkler kendi istekleri ile Toulon'u boşaltırken, Fransız halk yollara düşüp, gitmeyin diye, bir babanın ardından yaş döker gibi ağlaştılar. Bizans Kültürü diye bir şey mevcut değildir. Roma İmparatorluğu din taassubu ve fitne sebebiyle ikiye bölününce, Venedik topraklarında kalana Batı Roma, Anadolu tarafında kalana da Doğu Roma imparatorluğu dendi. Doğu Roma 1453'te Fatih Sultan Mehmet Han tarafından tarihe gömüldü. Yani öldü. 1850'lerde yani Doğu Roma'nın ölümünden 400 sene sonra, ABD'de bir Profesör Ölü Doğu Roma'ya Bizans adını koydu.. Bu isim Avrupaca hiç araştırılmadan benimsendi. Sonraları ABD'li Prof Witthmore Boston'da ilk Bizantin Kürsüsünü, sonra fakültesini kurdu. Devamında da Siracusa'da bir fakülte daha kuruldu. Oralardan yetişenler şimdi, bir üniversitemizde aynı isimli kürsü kurup Bizantin araştırmacıları yetiştiriyor. Bizdeki bazı yazarlar da, Fatih'in Diyar-ı Rum Kayseri unvanını, Roma'nın yani Bizans'ın devamını benimsediğine şahitlik ediyorlar. Chirac'ın şahidi, Türk'ün torunları! Rum demek beyaz derili insan anlamınadır. Diyar-ı Arap, diyar-ı Acem gibi bölge ismidir. Eğer Roma kültürünün yüceliği konuşulacaksa, o zaman şöyle bir duralım. Bugün hukuk fakültelerimizde okutulan Roma Hukukuna bir bakınız. Hukuk değil canavarlık! Ona göre; bir borçlu borcunu ödeyemez duruma düşerse, bir meydana hakim tarafından götürülür. Alacaklılar da çağrılır. Borçlu alacaklılar tarafından öldürülür. Herkes alacağı nispetinde, borçlunun hakim tarafından adaletlice bölünen etinden bir parçayı, elinde sallaya sallaya evine götürür. Eğer Roma kültürü Neron'un Roma'yı zevk için yakmasıysa, suçluları günlerce aç bırakılan vahşi hayvanlara Hipodromlarda parçalatmaksa, Brütüslerce babalarını hançerlemekse Türkler orada yoklar. Kültürleri onların olsun. Doğu Roma yıkılınca binlerce insan serbest bırakıldıkları halde, hiçbir yere gitmeyip İstanbul'da kaldılar. Şunu herkes iyi bilsin ki 400 sene önce Doğu ve Batı Romalar öldü. Ölünün çocuğu olmaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.