Fethin 551'inci yılında İstanbul

A -
A +

29 Mayıs 2004 Cumartesi günü, İstanbulun 551'inci Fetih Yıldönümünü, bazı monoton ve silik etkinliklerle kutladık. Bu görüntüyle sanki birilerinden özür diler gibiydik. Avrupa Birliğine girememekten çekinir görüntüdeydik. Hayır! İstanbul'un Fethi, utanılacak bir suç değildir. Türkler için olduğu gibi, bütün insanlığın ufkunu açan ve insanlık tarihinin en önemli devrimlerindendir. Fatih İstanbul'u almayı, bir saldırgan düşünce ile planlamadı. Üstelik etrafına, entrikaları ile zarar veren bir toplumu ıslah ve iyi yola çekmek için bu işe kalkıştı. Fetih öncesi İstanbul'daki idare, en başından dibine kadar kokuşmuştu. İmparator halkını soyuyor, bazı din adamları halka öcü korkuları şırınga ediyordu. Bir damda baykuşun ötüşü, bütün İstanbul'a günlerce yas tutturuyordu. Boğaz'ı sis kapladığında, "tanrı bizi terk etti" diye gece gündüz insanlar ağlaşıyorlardı. İşte fetihle, Bizanslı bunun gibi binlerce hurafelerden kurtarıldı. Halk bazı haklara sahip olduğunu anladı. İnsan olduğunun farkına vardı. Açlıktan perişan halkın İmparatoru, 29 Mayıs sabahı, koltuğunda bir mücevher kutusu ile Edirnekapı'dan Ayvansaray'a doğru kaçarken, Türk gaziler tarafından bir hırsız olarak öldürüldü. Fatih ilk iş olarak Ayasofya'da ölümü beklemekte olan binlerce Bizanslıya, önce hayat garantisi, sonra da din hürriyetini tebliğ etti. İnsanları ferahlattı. Rumlara ayrı, Ermenilere ayrı Patrik tayin etti. Ellerine asalarını verdi. Onlara vezirlere eşit maaş bağladı. Şimdi Fener Rum Patriği Bartholomeos, Fatih'in ihsanı bu asayı, Fatih'in torunlarına, televizyon ekranlarında tehditamiz bir tavırla sallamaktadır. Bizanslı binlerce fakir esir, kurtuluş akçesini ödeyemeyince, onların akçesini yüce Fatih kendi kesesinden ödedi ve onları azad etti. Bizans zenginleri ise, kendi komşularına kapik yardım etmedi. Bizanslı İstanbul'u harap etmişti. Fetih günü bir duvardaki kitabeyi sökmeye çalışan yeniçeriyi Fatih ağır şekilde cezalandırdı. Halkın refahı için, ilk iş şehre yetecek kadar su sağlandı. Zira halk sarnıçlarda biriken, beklemiş, kurtlu suları içmekten bir hal olmuştu. Hızır Bey'i Kadı tayin ederek; müslim-gayrimüslim ayırt etmeksizin, adalet dağıtımını sağladı. Hiçbir tarihî eser ve kitaba zarar verilmedi. Kiliseleri Rum halkın rızası ile camiye çevrildi. Ki Bizans döneminde, İstanbul Ermenilerine ait ibadet edecek tek bir kilise yoktu. Rumlar Ortodoks oldukları halde, yine Ortodoks olan Ermenileri, lanetli sapık sayıyorlardı. Fatih onlara da ibadet imkânı tanımıştı. Şimdiki "diyalogcu" rolüne soyunanların kulakları çınlasın. İşte böyle adil ve ilerici hükümdar Fatih'in bıraktığı hatıralardan bazılarının, Fethin 551'inci yıl dönümünde içler acısı hali: 1-Ayasofya senelerdir onarımı bitmemiş, kubbelerindeki ağaççıklar meyve vermeye başlamış. 2-Fatih'in şahsi vakfı Okmeydanı ve Mescidi, önüne gelenin kazmaladığı yetim malı halinde ve sahipsiz. 3-Rumeli Hisarı, her sene Hisar geceleri adı ile 40 gün konserler düzenlenen eğlence merkezine dönüştürülmüş. Fetih Camii'nin mihrabı yarı çıplak "star"ların şarkılarını terennüm mahalli olmuş. 4-Yedikule Hisarları, ortası bakımsızlıktan mezbelelik olmuş ve orda da, orta tabaka için eğlenceler tertiplenir halde. Bunlar devede kulak. İşte bu ihmallerin gölgesinde değil 551'inci yıl kutlamaları düzenlemek, hatıra gelmesi bile bir başarıdır!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.