Vakıf mallarının takası olur mu?

A -
A +

Osmanlı devletinde, toplumdaki ekonomik dengeyi sağlayan önemli unsurlardan birisi vakıflardı. O dönemdeki vakıf çeşitliliği, insanı hayrette bırakıyor. Devlet başkanı ve aile efradından başlayarak; hemen her kesimden insan, vakıf kurabilirdi. Bu kurulan vakıfların görevini yerine getirebilmesi için, büyük gelir kaynakları da bağışlanırdı. Vakfın mütevelli heyetleri, vakıfnamelere kılı kırk yararak uyarlardı. Vakıf şartlarının takibi, devletin en önemli görevlerinden idi. Başta İstanbul olmak üzere, Osmanlı devleti topraklarında milyonlarca vakıf müessese vardı. Birinci Dünya Harbi sonucunda Osmanlı devleti yıkılınca, devlet toprakları küçüldü. Mısır, Orta Doğu Kuzey Afrika ve Balkanlar ile Kafkasya elden çıktı. Elimizde Anadolu ile Doğu Trakya kaldı. Halen Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde, yine eskiden kalma milyonlarca vakıf eser ve müessese vardır. 15 Ocak tarihli bazı gazetelerde çıkan bir haber şöyle: "İst. Vakıflar Blg. Baş. Md. V. Adnan Ertem, İstanbul'da, vakıflara ait olup da halen haksız işgal altındaki arazilerin hazineye devredileceğini, bunun karşılığında hazineden boş arazi alınacağını söyledi. Okmeydanı'nda 4100 Alibeyköy'de 822 Beykoz Ortaçeşme'de 180 parselin işgal altında olduğunu söyledi. Yaklaşık 300 bin nüfusun yaşadığı bu yerleşim yerlerinde 6-7 katlı kaçak apartmanlar yapıldığını anlatan Ertem buralardan işgalcileri çıkartıp kaçak yapıları yıkamadıkları gibi, bir gelir de elde edemediklerini söyledi. Ertem, 50 yıldan beri devam eden bu probleme çözüm getirmek amacıyla hükumetin 19 Temmuz 2003'de 4916 sayılı "Çeşitli kanunlarda ve Maliye Bakanlığı'nın teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmündeki kararnamede değişiklik yapılması hakkında kanunu" uygulamaya koyduğunu hatırlattı. Bu yasanın bir maddesinin toplu işgal olan yerlerin hazine ile takasını öngördüğünü belirten Ertem, 'Biz problemli, işgalli arazileri hazine ile takas ederek yeni arazi alacağız. Hazine de bu işgalli arazileri belediyelere devrederek vatandaşa satışını sağlayacak. Bu düzenleme kaçak yapılar için bir çeşit af' diye konuştu..." Okmeydanı Fatih Sultan Mehmet Han'ın şahsi vakfıdır. Şu anda bu arazi üzerinde 6'dan fazla mahalle vardır. Bu kadar insanın evini ocağını dağıtmak insafa sığmaz. Ancak vakfedenin şartlarını çiğnemek de, hem kanunlara sığmaz, hem de vakfı yapanın hukukunu hiçe saymak olur. Mademki elli senelik işgaller var. Bunun suçluları bugün aranmaz mı? Devlet zoraki işgallere boyun mu eğecektir. Devlet, emr-i vakilere boyun eğmeyen bir kuruluştur. Böyle emr-i vakilere prim verilirse yenileri davet edilmiş olmuyor mu? Yeni yasa ile hazineden alınacak yeni araziler gün gelip yine işgal edilmeyecek mi? Bir elli sene sonra da, onlar için bir emr-i vaki kararnamesi çıkar olur biter öyle mi? Vakıf kurmak pek güzel bir iştir. Malını hiçbir çıkar gözetmeden muhtaçlara geri dönüşü olmaksızın tahsis etmektir. Alınıp satılamaz. Yıkılırsa yenisi yapılır, ama devam eder. Halen bütün dünyada sayısız vakıf insanlara hizmet vermeye çırpınıyor. Bizde ise vakıf yerleri koruyamayan görevlilere soru soramıyoruz. Yapanın yanına mı kalmalı. Bu vakıf işinin Anadolu ayağını da haftaya yazmak istiyorum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.