Hukuk Devleti'nin ve İdare Hukuku'nun esası; Yürütme görevinin, "Hukuk Devleti" ilkelerine uygun olarak yürütülmesini sağlamaktır. Bu da, idarenin kanuniliği ve idari işlemin, yargısal usullere benzeyen, düzenlemelere tabi kılınması ile mümkün olur. Günümüzde idari usuller, ABD, Avusturya, İspanya, Almanya gibi ülkelerde tek bir genel İdari Usul Kanunu ile düzenlenirken, Fransa'da idari usullerin konularına göre birden fazla kanunla düzenlendiğini, İsviçre'nin ise bu konunun idari yargılama usulleri ile birlikte ele alındığını görüyoruz. Türkiye'de ise, bu konunun henüz genel bir idari usul kanunu ile ele alınmayarak, kamulaştırma, imar, vergi gibi konuların özel düzenlemeye tâbi tutulduğunu, diğer konuların ise, idarenin takdirine bırakıldığını görüyoruz. Ne var ki, son yıllarda memleketimizde idari usul konusunda en önemli gelişme, 2001 Anayasa değişikliğinde, Anayasanın 40. maddesine. 2. fıkra olarak eklenen Devlet, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır hükmü ve son olarak 9 Ekim 2003 tarihinde kabul edilen 24 Ekim 2003 günkü RG'de yayınlanan ve 24 Nisan 2004 günü de yürürlüğe giren 4982 sayılı "Bilgi Edinme Hakkı Kanunu" ile gerçekleştirilmiştir. Bu kanunla, genel idari usulün önemli unsuru olan "Bilgi edinme ve belgelere erişim hakkı", Fransa'dakine benzer şekilde, "Bağımsız" olarak düzenlenmekte, 5 bölüm ve 33 maddeden oluşan bu kanuna göre, herkes bilgi edinme hakkına sahip kılınmakta ve bu hak, istenen bilgi veya belgelerin açıkça belirtildiği yazılı dilekçe ile kullanılmaktadır. (m.4, 5 ve 6) 4982 sayılı kanun, kanunun kapsamı dışında kalan ve bilgi edinme başvurularına konu olamayacak bilgi ve belgelere ilişkin bir liste ile bu hakkın kullanımını sınırlamakta (m.15-27), fakat sınırlamanın dışında kalan bilgi veya belgelerin, başvurulan kurum ve kuruluşlarca 15 gün içinde başvuru sahibine sağlanması yükümünü getirmektedir. (m.10-11) Bilgi edinme istemleri, kanunda öngörülen sebeplerle reddedilen başvuru sahiplerine yargı yoluna başvurmadan önce, kanunun 14. maddesinde düzenlenen ve Bakanlar Kurulunca seçilerek dokuz hukukçudan oluşan "Bilgi Edinme Değerlerdirme Kurulu"na 15 günü aşmazsa itiraz etmek hakkı tanınmakta Kurula ise, bu konudaki kararını 30 iş günü içinde verme yükümünü getirmektedir. Bilgi Edinme ve Belgelere Erişim Hakkının, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin kabul ettiği ilkelerden biri olduğu hatırlanırsa, 24 Nisan 2004 günü yürürlüğe giren 4982 sayılı bilgi edinme hakkı kanununun, AB mevzuatı ile uyum yolunda da önemli bir aşama olduğu anlaşılır. Kaldı ki, "Kişilerin Bilgi Edinme Hakkı"nın, demokratik ve şeffaf yönetimin unsurları olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerinin bir gereği olduğunu ve bu suretle, hem halkın devleti denetiminin kolaylaşacağını hem de devletin "Demokratik" niteliğinin güçleneceğini söylemek yanlış olmaz. Ne var ki, Şeffaf ve hesap sorulabilir devlete ulaşmada önemli bir adım olan 4982 sayılı kanunun, kâğıt üzerinde kalmayarak hayata geçirilip geçirilmediğinin denetlenmesi bilgisine başvurulan kurumların cevap vermemesi veya verememesi üzerine, bunların üstüne gidilmesi gerekir.