İçinde bulunduğumuz 2005 yılı, 1915'te yapılan ve zaferimizle sonuçlanan Çanakkale Deniz ve Kara Savaşlarının 90. yıldönümüdür. Nitekim dün, 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferi'nin Yıldönümü olduğunu biliyoruz. Atatürk biyografisi 'Tek Adam'ın yazarı Şevket Süreyya Aydemir'in söylediği gibi Mustafa Kemal'in tarihte yerini alması Çanakkale Muharebeleri ile başlar. O zamanlar Sofya Ataşemiliteri olan Mustafa Kemal'in, Enver Paşa'nın aksine, 1. Dünya Savaşı'na katılmamıza karşı oluduğunu biliyoruz. Fakat kendisi gibi düşünmeyenleri günün birinde eleştirmek için Sofya'da kalmak onun yaratılışına uymuyordu. Orduda ısrarla görev istedi ve Tekirdağ'da kurulmasına çalışılan 19. Tümen'e, 20 Ocak 1915'te komutan atandı. Bu, yarbay olan bir subay için onur verici bir görevdi. Mustafa Kemal, Çanakkale Destanını yazan 19. Tümeni Tekirdağ'da hazırladı. İngiltere ve özellikle Deniz Bakanı Churchill, Ruslara yardım sağlanması için Çanakkale'de bir cephe açılması girişiminde bulunmuş, fakat 18 Mart 1915 Deniz Savaşı 360 tonluk Nusret Mayın Gemimizin karanlıkta döşediği 26 mayının ve kıyı topçumuzla gezgin bataryalarımızın katkısıyla, İngiliz Amirali Robeck komutasındaki İngiliz-Fransız müttefik donanmasından Fransızların 16 bin tonluk Bouvet zırhlısı bir mayına çarparak 800 kişilik personeli ile Boğazın derinliklerine gömülürken, İngilizlerin İrresistible ve Ocean adlı zırhlıları aynı akıbete uğramış ve deniz savaşı zaferimizle sonuçlanmıştır. O sırada Maydos (Eceabat) bölgesi komutanı olan Mustafa Kemal bu zaferi sahilden izleyerek Çanakkale Kara Savaşı için azim ve inancını kuvvetlendirmiştir. 18 Mart yenilgisi üzerine, İngilizler donanmalarını, karadan çıkarmayla destekleme kararını alarak, 25 Nisan 1915 sabahı İngiliz-Fransız birlikleri, Mustafa Kemal'in önceden tahmin etmiş olduğu yerden çıkarma yapmaya başladılar. 109 savaş, 308 taşıma gemisi ile yapılan bu çıkarma karşısında çekilen asker ile Mustafa Kemal arasında şu tarihî konuşma cereyan eder; 'Neden kaçıyorsunuz? Düşman geliyor ve cephanemiz kalmadı. Düşmandan kaçılmaz, süngüleriniz var ya...' Mustafa Kemal sonraları, 'Conkbayırı' ve 'Anafartalar', çarpışmalarını tarihin en çetin savaşları olarak niteler ve bu yerlerin Türkiye sınırları içinde kalması Mehmetçik sayesindedir' der. İngiliz Savaş Kabinesi, Çanakkale'yi boşaltmak kararı vermiş, düşman, Aralık 1915'te Anafartalar-Arıburnu, Ocak 1916'da da Settülbahir bölgelerinden çekilmiştir. Mustafa Kemal, Çanakkale savunmasının ruhu idi. Ne var ki, 'Harp Mecmuası'nın kapağına onun konulacak resmini, Harbiye Nazırı Enver Paşa baskıdan geri aldırmış, buna rağmen Mustafa Kemal'in başarısı ve şöhreti memleketin her tarafına yayılmıştır. 1935'te 'Mehmetçik' anıtının başında şehitleri anmak için Çanakkale'ye giden bakana Atatürk "Çanakkale'de yalnız bizim şehitlerimiz yok, düşman savaşçılarını da saygı ile anacaksın" der ve bizzat hazırladığı nutuk metnine şunları yazar: Bu memlekette kanları dökülen kahramanlar! Burada bir dost memleketin toprağındasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır ve artık bizim evlatlarımız olmuşlardır... Bu nutuk, yabancı basında duyulur duyulmaz, aylarca, özellikle Avustralya ve Yeni Zelanda'dan sevgi ve minnet mektupları yağmıştı. İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif'in Çanakkale Savaşı'nın dehşetini ve Mehmetçiğin kahramanlığını 'Çanakkale Şehitlerine' adlı şaheserinde, çok güçlü bir şekilde, dile getirdiğini biliyoruz...