Anayasa, bu yıl 80. Kuruluş Yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyetin niteliklerini sayarken "Türkiye Cumhuriyeti'nin ... İnsan Haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, Demokretik, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devleti" olduğunu beyan etmektedir (m.2). Diğer taraftan Cumhuriyetimizin bütün bu niteliklerinin ancak geniş bir zaman süreci içinde, çeşitli aşamalardan geçerek, gerçekleştiğini biliyoruz. Yeni Türk Devleti'nin "Demokratik" niteliği 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Mustafa Kemal'in hazırladığı ve 22 Haziran 1919'da ilan ettiği Amasya Genelgesinde "Milletin İstiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" sözleri ile vurgulanmış, Amasya Genelgesi uyarınca, 23 Temmuz -7 Ağustos ve 4-11 Eylül 1919 günlerinde toplanan Erzurum ve Sivas Kongrelerinde benimsenen bütün kararlar, 12 Ocak 1920'de toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisinin 28 Ocak 1920 tarihli " Misak-ı Milli" adlı belgenin 1. maddesi ile kabul edilmiştir. Bilindiği üzere bu belge, 30 Ekim 1918 tarihli Mondros mütarekesinin imzalandığı gün sınırlarımız içinde olan ve dince, ırkça ve asılca birlik, birbirine karşı saygı ve fedakarlık duyguları ile toplumsal çevrelerine bağlı, "Osmanlı -İslam" çoğunluğunca oturulan bölgelerin tamamını, hiç bir nedenle bölünmez ve ayrılmaz bir bütün olarak ilân ediyordu. Diğer taraftan Mustafa Kemal'in hem 23 Nisan 1920'de toplanan ve Cumhuriyetimizin temelini oluşturan TBMM'yi hem de Türk Milletinin başlattığı İstaklal Savaşını "Millet Egemenliği" esasına dayandırdığını, Sivas Kongresi esnasında çıkardığı gazeteye "İrade-i Milliye", 10 Ocak 1920'den itibaren Ankara'da yayınlanmaya başlanan gazeteye "Hakimiyet-i Milliye" adını verdiğini ve Milli Mücadeleyi sadece ordularla yapmayarak, davasını millet temsilcilerinden oluşan TBMM ile yürüttüğünü biliyoruz. Öte yandan, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin ilanını takiben 3 Mart 1924 günü TBMM'nin kabul ettiği 429, 430 ve 431 sayılı kanunlarla Şeriye ve Evkaf Bakanlığını kaldırarak yerine Diyanet İşleri Başkanlığını kurduğunu, eğitim ve öğretimi Milli Eğitim Bakanlığının denetiminde birleştirerek ve Halifeliğe son vermek sureti ile Türkiye Cumhuriyetinin "Laik" alt yapısını oluşturup, 10 Nisan 1928 değişikliği ile, anayasada yer alan devlet dini ile ilğili hükümleri çıkararak, memleketimizde "Laik Devlet" esasını da hukuken gerçekleştirdiğini biliyoruz. Nihayet, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin, ilk defa 1961 Anayasası ile kabul edilen sosyal ve ekonomik haklar ile "Sosyal" niteliğinin ve "Hukuka Bağlı Devlet"in gerektirdiği kurumları kabul ederek, "Hukuk Devlet" niteliğinin oluşumunu büyük ölçüde sağladığını, esas itibarı ile bu nitelikleri koruyan 1982 Anayasasında, AB ile uyum sağlamak için yapılan değişikliklerle, Cumhuriyetimizin "Hukuk Devleti" niteliğinin daha da kuvvetlendirildiğini son yıllardaki gelişmelerden hepimiz biliyoruz.