Doğal gaz krizi ve yeni enerji arayışları

A -
A +

Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan doğal gaz krizi, enerji konusunda Rusya'ya bağlı birçok ülkeyi tedirgin ederken, ortaya çıkan enerji krizi korkusunun alternatif enerji arayışlarını gündeme getirdiğini görüyoruz. Nitekim, büyük bir boşluğu doldurarak evvelki yılın sonunda yayınlanmaya başlayan haftalık 'Dünya Gündemi' gazetesinin 8-15 Ocak 2006 günlü sayısında 'Alternatif enerji arayışları' başlıklı bir makale ile konuya etraflı bir şekilde eğildiğini görüyoruz. Makalede de değinildiği üzere günümüzde 'Enerji' denilince, akla ilk olarak petrol gelmekte, varlığı çok eskilere dayansa da son iki yüzyıl içinde önem kazanan bu enerji kaynağı 1859 yılında ABD'li Edwin Drake'in ilk petrol kuyusunu açması ile günlük hayata girerek günümüzde enerji tüketiminin % 39'u petrole dayanmaktadır. Dünyada günlük olarak 30 milyar varil petrol tüketilmekte, hesaplar rezervlerin daha 100 yıl kadar yeteceğini göstermektedir. Yerkürenin enerji ihtiyacının 1/4'ü kömürle karşılanmakta, 630 milyar ton kömür rezervinin % 30'u ABD'de bulunurken, ABD'yi Rusya, Çin, Hindistan ve Avustralya izlemektedir. Sanayi devriminin ana yakıtı olan kömürün çevreyi kirletme sakıncasını taşıdığını biliyoruz. Ana maddesi metan olan doğal gazın bugünkü konumuna gelişi 1816'da ABD'nin Baltimore şehrinin sokak lambalarının doğal gazla aydınlatılması ile başlamış olup, bugün dünya enerji tüketiminin % 22'si doğal gaza dayanır duruma gelmiştir. Petrol ve kömüre nazaran çevreye çok azar zarar veren doğal gaz yataklarının % 41'i Orta Doğu'da, % 27'si ise Rusya'da bulunmakta bilim adamları doğal gaz rezervlerinin 100 yıl yeteceğini söylemektedir. Alternatif enerji kaynaklarının başında 'Nükleer enerji' gelmekte, bu enerjinin çevreye zararı çok az olmakla birlikte, üretimi için gerekli uranyum rezervlerinin en fazla 120 yıl daha yeteceği vurgulanırken, 'Yenilenebilir enerji' kaynakları arasında en başta 'Su' gelirken dünyada kullanılan elektriğin % 20'si sudan elde edilerek, Brezilya elektriğin % 80'ini, Norveç ise nerede ise su enerjisinden üretirken, bir diğer alternatif enerji olarak 'Rüzgar' zikredilmekte, Danimarka elektrik enerjisinin % 30'unu rüzgardan elde ederken bugün dünya genelinde sadece % 1 oranında kullanılan bu enerji oranının 2020'de % 12'lere çıkacağı tahmin edilmektedir. Yenilenebilir kaynaklardan 'Güneş enerjisi' ise çevreye hiçbir zararı olmaması ve sürekli olması ile büyük değer taşımakta ve bir günlük güneş enerjisi dünyanın sekiz yıllık enerji ihtiyacına eşit bulunmaktadır. Bu sebeple, Türkiye gibi bazı bölgeleri güneşlenme süreleri çok fazla olan bir ülkenin bu kaynağı büyük oranlarda ihmal etmesi affedilmesi imkansız bir tutumdur. ..... NOT: Diğer taraftan, gazetemiz "Türkiye"nin, 20 Şubat 2006 tarihli sayısının ekonomi sütununda yayınlanan "gazı bırak jeotermale bak" başlıklı haberinden, jeotermal kaynak zenginliği yönünden dünyanın 7'nci Avrupa'nın ise 1'inci ülkesi konumundaki Türkiye'nin, bu enerjiyi kullanması halinde, ilk etapta 1 milyon konutun, doğal gazın 1/4 fiyatına ısıtılabileceğini bunun ekonomimize katkısının 2 milyar dolar olacağını Jeotermal Enerji Kaynaklarını Araştırma ve Değerlendirme Vakfı Başkanı Mehmet A. Doğan'ın jeotermali "21. yüzyılın enerjisi ve Türkiye'nin öz ve milli kaynağı" olarak nitelediğini öğreniyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.