El Kaide "Canlı Bomba"larının Londra saldırısı

A -
A +

7 Temmuz 2005 sabahı, trafiğin en yoğun olduğu saatlerde, üç ana metro hattı ve bir otobüste patlayan bombaların, 50'den fazla kişinin ölümüne, 700'den fazla kişinin de yaralanmasına yol açtığını ve bu saldırının sorumluluğunu El Kaide'ye bağlı bir grubun yüklendiğini biliyoruz. Doğrusu istenirse, 11 Eylül 2001 günü New York'taki Dünya Ticaret Merkezinin iki kulesine yapılan ve 2752 kişinin ölümüne yol açan saldırıdan sonra, buna benzer bir saldırının Londra'ya yapılması her an beklenmekteydi. Londra'nın milletlerarası bir finans merkezi ve Batı Kapitalizminin bir örneği ve üstelik İngiltere'nin, El Kaide örgütünün ve onun bütün terörist ortaklarının düşmanı olan ABD'nin yakın müttefiki ve üstelik Irak'ın istilasına katılan bir devlet olduğu düşünülürse, bu saldırının bir bakıma geç bile kaldığı söylenebilir! Ne var ki, İngiliz istihbarat servisinin gücü ve bugüne kadar Londra'ya karşı planlanan saldırıların önlenmesi El Kaide ve uzantılarının, 2003 Kasım'ında İstanbul ve 2004 Mart'ında da Madrid gibi, Londra'ya nazaran daha az korunan şehirlere yönelmesine yol açmıştır. El Kaide'nin 11 Eylül 2001'de ABD'ye karşı terörist saldırılarından sonra bu örgüte ait birçok teröristini, Pakistan, Suudi Arabistan, Orta Doğu'nun çeşitli ülkelerinde yitirmesi, bu örgütün üst yapısını oldukça zayıflatmış ve El Kaide daha sonraki terörist saldırılarında genellikle saldırdığı ülkenin beyni yıkanmış gençlerini "Canlı Bomba" olarak kullanmak yolunu seçmiştir. Nitekim bu defaki Londra saldırısında da İngiliz vatandaşı dört Pakistanlının "Canlı Bomba" olarak kullanıldığını ve dördünün de üç ana metro hattına ve bir otobüse yapılan saldırıda hayatlarını kaybettiklerini medya haberlerinden öğreniyoruz. El Kaide'nin, New York saldırısında 2752, Madrid saldırısında ise 191 kişinin ölümüne yol açarken, Londra'nın 7 Temmuz 2005 saldırısını 56 kayıpla atlatması, terörizmin "Korkunç Bilanço"ları göz önünde tutulursa, El Kaide için bir başarı sayılamaz. (*) Böyle olunca da Tony Blair'in bu saldırının sonucunda Irak'taki 8500 kişilik askerî birliğini geri çekmesi de beklenemez. Zira bu saldırı Tony Blair'e her kesimde gösterilen desteği zayıflatmak şöyle dursun, daha da kuvvetlendirmiş bulunmaktadır. Bazı İngiliz fanatiklerinin Britanya'daki Müslümanlara saldırılarına karşılık eylemin ardından St Paul Katedrali'nde düzenlenen ayinde, Londra Piskoposu Richard Chartres'in, BBC'ye verdiği demeçte, saldırıların İslam'a ve Allah'a karşı yapıldığını söylemesi ve İngiltere Müslümanlar Konseyi'nin saldırıları kınaması ise kanaatimce "Medeniyetler Çatışması"nı körüklemek isteyenlere çok yerinde birer cevap olmuştur. ..... (*) Nitekim ikinci Londra saldırısının da "fiyaskoyla" sonuçlandığını biliyoruz. İ. G.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.