25 Ocak 2006 günü Filistin'de yapılan parlamento seçimini, HAMAS'ın 132 sandalyeden 76'sını elde ederek, beklenenden de daha büyük farkla kazandığını biliyoruz. Bu nedenle Filistin'de yapılan seçimlerden galip çıkan Radikal teşkilat HAMAS'ı öteden beri terör örgütü olarak kabul eden ABD'nin, bundan sonra politikasında nasıl bir yol izleyeceği merak konusudur. HAMAS'ın seçimle başa gelmesine rağmen, başkan Bush, HAMAS şiddetten vazgeçip İsrail'in yok edilmesi çağrılarını durduruncaya kadar ABD'nin bu örgütü muhatap almayacağını söylemekte, siyasi gözlemciler HAMAS'ın Filistin'de kazandığı zaferi 'demokrasi'nin cilvesi olarak nitelerken, Orta Doğu'da demokratik ve özgür seçimleri savunan Bush yönetiminin Filistin halkının çoğu tarafından iktidara getirilen HAMAS'ın seçim zaferi karşısında zor durumda kaldığını kabul ediyorlar. Bilindiği üzere ABD Filistinlilere 1993'ten bu yana 1.5 milyar dolardan fazla yardımda bulunduğu halde, Bush, HAMAS'ın iddialarından vazgeçmemesi halinde mali desteği keseceğini söylemekte, HAMAS'ın sürgündeki lideri Halid Meşal ise, İngilizlerin 31 Ocak 2006 Tarihli "The Guardian" gazetesinde yayınlanan bir yazısında 'Dış yardımlar için halkımızı satmayız' diyerek, HAMAS'ı Filistin halkının meşru haklarından vazgeçmeyeceğine inananların oyları ile iktidara getirdiğini yazmaktadır. Halid Meşal'a göre, HAMAS'ın seçilmesinin ana sebebi Filistinlilerin, HAMAS'ın rüşvete, şantaja ve gözdağına karşı kayıtsız kalacağına dair inancıdır. Bununla beraber BM Genel Sekteteri Kofi Annan'ın HAMAS'a net bir mesaj vererek eğer HAMAS değişime uğrar, tüm askerî kanadını feshederek, İsrail'i tanır ve şu ana kadar Filistin yönetimi ile yapılan anlaşmaları ve alınan kararları kabul ederse, ancak o zaman 'Barış Ortağı' olabileceğini söylemektedir. Diğer taraftan, İsrail Hükümetinin, Filistin Hükümetinin şu ana kadar aldığı otomatik ödemeleri durdurduğunu, Filistin Hükümetine bağlı olarak kadrolu çalışan 60.000'i güvenlik görevlisi toplam 137.000 kişinin maaş ödemelerinin Arap ülkelerinin yapacağı yardıma kaldığını görüyor, bu karışık durumun ancak 28 Mart 2006 günü yapılması öngörülen İsrail seçimlerinden sonra kısmen açıklığa kavuşabileceğini düşünüyorum. NOT: Okula gelip giderken türban takan bir öğretmenle ilgili olarak, Danıştay 2. Dairesinin verdiği karar hakkında fikrimi soran okuyucularıma: Anayasanın 138. Maddesi hiç kimseye mahkeme ve hakimlere tavsiye ve telkinde bulunmak hakkını vermediği için, bu konuyu, Ankara 6. İdare Mahkemesinin ilk kararında ısrarı üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun vereceği nihai kararından sonra tartışmayı daha doğru buluyorum. İ.G.