Yukarıdaki başlık 53 yıldan beri okuttuğum "Kamu Hukuku" ve "Siyaset Bilimi" derslerinden ve mesleğim boyunca ülkelerin siyasî tarihlerinden çıkardığım sonuçtur. Nitekim, bu olayın yeni bir örneğini, savaş sonrası Irak'ta ve özellikle başkent Bağdat'ta görmek mümkündür. Gerçekten, Saddam'ın mermerden yapılmış lüks ve emin sarayına yerleşen Irak'taki Amerikan yönetimi bile, Irak işgalinin getirdiği anarşiyi, yağmalama olaylarını, elektrik ve su kesintisi ve sıkıntılarını ve kilometrelerce uzayan petrol kuyruklarını, kısaca 5 milyon nüfuslu Bağdat'ın acıklı durumunu endişe ile izlemektedir. Bu elektrik kesintileri, en çok gece karanlığından yararlanmak isteyen silahlı yağmacılara yaramakta ve bu "Kanunsuzluk" giderek, gündüz saatlerine de sarkmaktadır. Silahları elinden alınmış polis, karakollarının önüne park etmiş otomobilleri soyanların, bir şey yapamadan, seyretmekte kızları arabalarından indirilerek zorla kaçırılan anne ve babalar feryad etmektedir. Bilindiği üzere Irak halkı, 1968'den bu yana Baas Arap Sosyalist Partisi tarafından kararnamelerle yönetilmekte ve 1973'ten beri Baas İktidarının başında Saddam Hüseyin bulunmaktaydı. Ne var ki Irak halkının 35 yıldan beri beklediği "Özgürlük" ABD'nin ülkeyi işgaliyle geri gelmemiş, Irak'ı, sözde kitle imha silahlarından arındırmak isteyen ABD, bu silahları bulamamış ve üstelik ülkeyi "Anarşi"ye sürüklemiştir. Ömür boyunca Saddam'ı eleştiren Bağdat Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Wamidh Nadhmi beklediği özgürlük yerine ortaya çıkan durumdan üzüntü duymakta ve depresyon geçirmektedir. İşgal Yönetiminin memlekette mevcut kadrolardan yararlanmak yerine, ülke dışındaki muhalif sürgünleri getirerek, kilit mevkilere ataması tepki oluşturmakta, Irak halkı, yaşlı devlet adamı ve eski Dışişleri Bakanı olan Adnan Paçacı dışındaki yeni yöneticilere kuşku ile bakmakta, "Biz sizin temsilciniziz" diyen bu kişiler, Amerikalalıların desteği ve koruması altında Baas Partisi'nin merkezlerini yağma etmekle suçlanmaktadır. Kısaca, 35 yıldan beri Baas ve 30 yıldan beri de Saddam yönetimi altında savaş, Birleşmiş Milletler'in yaptırımları ve rejimin zulmü altında inleyen Iraklılar, bu defa da 40 dereceyi aşan yaz sıcağı altında, susuz, elektriksiz ve yağmacıların kol gezdiği güvenliksiz bir "Anarşi" ortamında yaşamak kaderi ile karşılaşmış bulunmaktadırlar.