Bilindiği üzere Karabağ, Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan sınırları içinde yer alan ve nüfusunun çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu bir bölgedir. Ne var ki Karabağ'da ilk çatışmalar 1888'de, buradaki Ermenilerin Ermenistan'a katılması talebiyle başlamış, Azerbaycan ve Ermenistan'ın 1991'de bağımsızlıklarını kazanmaları ile Karabağ, iki ülke arasında kanlı bir sorun haline gelerek, 1992'de başlayan çatışmalar, 1994'te "Ateşkes" ile sonuçlanmış, fakat görüşmelerden bir sonuç alınamamıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemin en büyük bölgesel savaşlarından biri olan Karabağ çatışmasında, bir milyon Azerbaycan vatandaşı "mülteci" durumuna düşmüş ve Azerbaycan topraklarının %20'si Ermeni işgaline uğramıştır. Diğer taraftan Ermenistan'ın, çatışmalarda Dağlık Karabağ Ermenilerine yardım ettiğini uluslararası gözlemciler teyid etmekte, Ermeni askerlerinin 1992 yılının şubat sonu ile mart aylarındaki, "Hocalı Katliamı"nda yüzlerce Karabağlı Azeri ailesini katlettiği o günlere ait İngilizlerin The Sunday Times ve The Times, ABD'nin ise The Washington Times gazetelerinde çıkan haberlerden de bilinmektedir. Diğer taraftan, 15 Nisan 2002'de Azerbaycan'ın, 26 Nisan 2002'de de Ermenistan'ın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)'ne ve Ek Protokollerine taraf olduğunu ve bu suretle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nin "zorunlu" yargısını kabul ettiğini biliyoruz. Bu durumda ise, başta Karabağ olmak üzere, halen Ermenistan'ın denetimine geçen Azerbaycan topraklarından, malını mülkünü bırakarak göç etmek zorunda kalan binlerce Azeri'nin AİHM'ye "bireysel başvuru"da bulunarak, Ermenistan'a karşı davalar açabileceği ve bunları takiben Türkiye ve Azerbaycan'ın da, "devlet başvurusu" yolu ile, AİHM'ye başvurma hakkı bulunduğunu ve yıllarca süren uzlaşmaz Ermeni tutumu karşısında bu davaları açmanın bir zaruret haline geldiğini düşünüyorum. Ermenistan'ın Karabağ işgali ve Azerilerin mülkiyet haklarını ihlali durumu devam ettiğine göre, açılacak bu çeşit davalar için AİHM'nin en uygun emsal kararı, AİHM'nin Türkiye aleyhine verdiği ve Türkiye'yi 875.000 ABD Doları ödemeye mahkum eden 1995 tarihli Loizidou Kararıdır.