Geçenlerde okuduğum bir gazete haberinden, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunun Eşbaşkanı Joost Lagendijk'in Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenen 'AB, Türkiye ve Kürtler' konulu konferansta 'Silahlı Çatışma Sürdükçe Türkiye AB'ye üye olamaz dediğini öğreniyor ve diğer birtakım haberlerden 'Kıbrıs Sorunu'nun da Türkiye'nin AB üyeliği müzakere sürecine sokuşturulmak istendiğini biliyoruz. Oysa, Türkiye'nin AB üyeliğinin müzakere sürecine 'Kürt' ve 'Kıbrıs' sorunlarını şart olarak sokmak, Türkiye'nin AB'ye katılma arzusu ne kadar güçlü ve samimi olursa olsun, Türkiye ile AB arasında ve üstelik Kopenhag Kriterlerine aykırı olarak yıkılması imkansız bir 'duvar' örmektir. Öyle anlaşılıyor ki, 'Kürtler ile silahlı çatışma sürdükçe Türkiye AB'ye üye olamaz diyen Joost Lagendijk sözde 'Kürt kimliği'ne sahip çıkarken, gerçekte, silahlı çatışmayı sürdüren ve AB'nin terör örgütleri listesinde yer alan PKK-KONGRA -GEL örgütüne cesaret ve destek vermektedir. Zira, Lagendijk'in Kürt sorunu konusunda Ankara'nın çözmesi gerekenler olarak saydığı 'Kürt kimliği' ve 'Köye dönüş' gibi konularda Türkiye gerekeni yapmakta ve fakat PKK-KONGRA-GEL terör örgütü kanlı saldırılarını sürdürdüğü için TSK buna karşı koymak durumunda bulunmaktadır. Oysa etnik terörist örgütleri silahlı mücadeleden vazgeçirmenin ne kadar zor olduğunun örneğini İspanya'da da görmüyor muyuz? Gerçekten, PKK gibi etnik bir terörist örgüt olan ve 1968'de silahlı mücadeleye başlayan İspanya'nın ETA örgütünün, general Franco'nun ölümünden sonra İspanya'da kurulan demokratik yönetimin hem Katalonya, hem de Bask bölgelerine 'Özerklik' tanımasına ve Basklıların büyük çoğunlukta bu statüyü benimsemesine rağmen, onu destekleyen ve bu yüzden yasaklanan 'Batasuna' adlı siyasi parti ile birlikte bu defa 'Bağımsız Bask Vatanı' sloganı ile, hem askeri, hem de siyasi mücadeleyi üstelik İspanya gibi 1986'dan beri AB üyesi olan bir ülkede bugün de, sürdürdüğünü görmüyor muyuz? Şimdilik ve kısaca bu konuda söylemek istediğim şudur; bin yıldan çok zamandan beri, bir arada yaşayan son olarak Çanakkale'de ve İstiklal Savaşında şehit düşerek koyun koyuna aynı mezarlarda yatan ve aynı vatanın evlatları olan Türkler ile Kürtler arasında değil, Türkiye Cumhuriyeti ile, onun bütünlüğünü bozup parçalamak isteyen ve bu amaçla sözde Kürt Halkının savunuculuğuna soyunan kanlı PKK ile onun uzantısı olan KONGRA-GEL terör örgütü arasında sorun vardır. Bu sorun ise, 'Kürt Sorunu' değil, Türkiye Cumhuriyetinin, içinde Kürt kökenli vatandaşlarımızın da Türkler ile kardeşçe yaşadıkları ortak vatanın bütünlüğü ve güvenliğinin korunması sorunudur. Not: Geçen hafta memleketimize gelen Avrupa Parlamentosu Başkanı Katalan kökenli İspanyol Josep Borrell'in Güney Kıbrıs'ın tanınmasını adeta müzakereye başlama şartı olarak ileri süren beyanlarını anlamak imkansızdır. Zira Türkiye müzakerelere başlayınca bugün AB'nin üyesi olan Güney Kıbrıs'ı da zımnen tanımış olmayacak mıdır. İ.G.