Son zamanlarda bazı kişi ve çevreler 'Yükselen Milliyetçilik' dalgasından gocunmakta ve adeta endişe etmektedirler. Oysa, Atatürk'ün de birlik ve beraberlik oluşturma konusundaki temel ilkesi Milliyetçilik değil midir? Gerçekten, Türk Milleti, din, kültür ve ideal birliği ile biribirine bağlı vatandaşların oluşturduğu bir bütündür, Atatürk'ün kısa tanımı ile, Türkiye Cumhuriyetini kuran, Türkiye ahalisine, 'Türk Milleti' denir. Bu ahali Türkiye Devletinin egemenliğinin kaynağı ve sahibidir. Milli Mücadelemiz Türk Milliyetçiliğine ve Türk Halkının bağımsız yaşama azmine dayanılarak kazanılmıştır: Mustafa Kemal, Osmanlı Devletinin çöküş dönemlerindeki bir kısım yarı aydınların yüreğini kaplayan aşağılık duygusunu yok edip bütün millete Türk vatandaşı olmanın mutluluk ve gururunu duyurmuş ve "yurtseverlik, vatanseverlik" anlamındaki Türk Milliyetçiliğini şahlandırıp doğru çizgiye oturtmuş bir liderdir. Anayasamızda da ifadesini bulan birleştirici, toplayıcı, yüceltici, çağdaş ve medeni milliyetçilik anlayışı budur. Mütareke yıllarındaki, bezginlik o derece yaygındı ki pek çok aydın Türkiye'de "manda" idaresinin kurulmasını öneriyor, Clemancau Türkiye halkına hakaretler yağdırıyordu. Buna karşı Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktıktan sonra İstanbul'a yolladığı rapor da 'Millet yekvücut olup Türklük duygusunu hedef almıştır' derken, ve İstanbul'daki İngiliz Amiral Calthrope Lord Curzon'a gönderdiği telgrafta 'Çanakkale Savaşları'nda büyük ün kazanmış olan Mustafa Kemal, Ordu Müfettişi olarak Samsun'a varışından bu yana, milliyetçi duygunun merkezi haline gelmiştir 'teşhisini koyarken, dünya medyası, Mustafa Kemal önderliğindeki Ankara Hükümetinden 'Milliyetçiler' diye söz ediyordu. Bilindiği üzere, Fransız düşünürü Ernest Renan, 1882'de Sorbon'da 'Millet Nedir?' konulu konferansında, millet gerçeğinin her şeyden önce o milleti vücuda getiren fertlerin birlikte yaşama duygusuna ve kararlılığına, birlikte yaşanan geçmişin yoğurduğu ortak kültüre, ruh ve amaç birliğine dayandığını söylerken, Atatürk de milleti 'aynı harstan oluşan insanların meydana getirdiği topluluk' olarak tarif ediyor, 1924'ten başlayarak Türkiye Cumhuriyetinin bütün anayasalarında Türk vatandaşlığı 'Vatana ve Devlete bağlılık' şeklinde tanımlanırken, milliyetçiliğin 'Etnik Irkçılık' olmadığı vurgulanıyordu. Nitekim, son olarak 1961 ve 1982 Anayasalarının 54. ve 66. maddelerindeki "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür" hükümleri, Atatürkçü Milliyetçiliğin etnik ırkçılığı reddeden niteliğini yeterince vurgulamamakta mıdır? Öyle ise, bu 'Milliyetçilik'ten bazıları neden hâlâ bu kadar gocunuyor? Nitekim ben MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "kan ve soy bağına dayalı milliyetçilik yapmayacağız" sözlerini bu anlamda söylediğini düşünüyorum. Doğrusunu isterseniz, ben de, eskiden "Solcu" ve "Sağcı" diye bölünen bizdeki aydınların, giderek "Hain" ve "Yurtsever" olarak bölünebileceği görüşünü paylaşmak üzereyim.