Geride kalan son iki hafta sonunu, 50 yılık dostum ve arkadaşım Prof. Dr. Orhan Oğuz'un tüm hayatını satırlara aktardığı, Doğan Kitap tarafından yayınlanan "80 Yıl-Cumhuriyete Yaşıt Bir Hayat" adlı anı kitabını ilgi ve zevkle okuyarak, geçirdim.(*) Ekleri ile birlikte 430 sayfaya ulaşan ve Orhan Hocanın, değerli eşi Güler hanımefendiye ithaf ettiği bu kitap, gerçekte hem bir anı, hem de bir tarih kitabı... Bu kitap, cumhuriyetin ilanından sadece beş ay sonra, 18 Mart 1924'te dünyaya gelen Eskişehirli bir Anadolu çocuğunun, öğretim üyesi, akademi reisi, milletvekili, bakan, rektör, RTÜK başkanı ve fakat daima hoca olarak -dolu dolu yaşadığı 80 yıllık hayat mücadelesini, okunması kolay, akıcı bir üslupla- anlatıyor. Ne var ki, Orhan Oğuz için, ulaştığı bütün yüksek mevkilere rağmen, aslolan şeyin 50 yıl süren hocalığı olduğunu anlıyoruz. Nitekim Orhan Hoca da "Sizin için en güzel ses hangisidir?' diye sorsalar, tereddütsüz şu cevabı veririm; bana 'Hocam' diye hitap eden sestir" sözleri ile, bunu açıkça belirtmektedir. Benden sadece bir ay büyük olduğu için yaşıtım olan Orhan Hoca ile daima kuvvetlenerek bugünlere ulaşan dostluğumuz, 1950'lerin ortalarında başlar. İşte bu nedenle, Orhan Oğuz'un 1958-59 ders yılında hayata geçirdiği ve bugün Türkiye'nin en büyük üniversitesi olan 'Anadolu Üniversitesi'nin çekirdeğini oluşturan Eskişehir Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu'nda, isteği üzerine, 1959-60 ders yılından başlayarak TRT'nin ilk Yönetim Kurulu üyelik ve daha sonra Başkanlığına seçildiğim 1964 yılına kadar 'Anayasa ve İdare Hukuku' dersini, genç bir doçent olarak, verdiğimi daima zevkle hatırlıyorum. Bunun gibi, 1982 yılında Orhan Hoca'nın, yeni oluşturulan Marmara Üniversitesinin Rektörlüğüne atanması üzerine, bana bu üniversitede görev vermek talebini, dönemin ilk YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı Hocanın iki rektörlük teklifini geri çevirerek, memnuniyetle kabul ettiğimi ve 32 yıldan beri mensubu olduğum İstanbul Üniversitesinden daha önce izin alarak, daha sonra da Marmara Üniversitesine katılarak, 1982-91 yılları arasında bu üniversitenin Basın Yayın Yüksek Okulu Müdürlüğünü ve Üniversiteninin 'Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığnı' üst üste üç dönem yaparak yüksek okulu "İletişim Fakültesine" dönüştürdüğümü ve 1991'de 41 yıllık öğretim üyeliğimi, yaş haddi dolayısıyla, M.Ü'de noktaladığımı bugün gibi hatırlıyorum Dokuz yıllık bu dönem zarfında Orhan Oğuz'un Rektörlüğünde en çok takdir ettiğim tarafı, hocalığında olduğu gibi, yöneticiliğinde de daima adil, eşitlikçi, nazik, akılcı ve hoşgörülü bir tavır sergileyerek, bütün yöneticilere ve hocalara kendisini hem saydırması hem de sevdirmesi, idi. Bana göre çok iyi bir hoca olan Orhan Oğuz, aynı zamanda çok iyi bir yönetici olmuş, isabetle seçtiği dekan ve diğer yöneticilere, lüzumlu lüzumsuz müdahale etmeyerek, başında bulundukları birimlerde yenilik getiren faaliyetlerini daima teşvik etmiştir. Bu nedenle, Anadolu Üniversitesi ile Marmara Üniversitesinin diğer üniversitelere nazaran daha süratli gelişmelerinin başlıca nedenini Prof. Dr. Orhan Oğuz'un 'İdari Dehası'nda aramak hiç yanlış olmaz. Sevgili dostum ve arkadaşım Prof. Dr. Orhan Oğuz'a ve değerli eşine, çocukları ve torunları ile birlikte, uzun, sağlıklı ve mutlu yıllar diliyorum. ...... (*)Prof.Dr. Orhan Oğuz '80 Yıl-Cumhuriyete Yaşıt Bir Hayat' Doğan Kitapçılık A.Ş, 1. baskı Haziran 2004