24 Şubat 2005 günü kaybettiğimiz Coşkun Kırca'nın ölümüyle, Türk düşünce ve siyasi hayatının önemli bir kişisini ve seçkin bir aydınını yitirdiğine kuşku yoktur. 1927'de doğan, Galatasaray Lisesini ve İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra, dışişlerinde görev alıp, Hürriyet Partisi kurucusu olan Kırca'nın, Hürriyet Partisi'nin CHP'ye katılmasıyla CHP kontenjanından 1961 Anayasasını yapan Kurucu Meclise ve Anayasa Komisyonu raportörlüğüne seçildiğini, 1961 yılında da CHP'den İstanbul milletvekili olduğunu görüyoruz. Daha sonra, Prof. Turhan Feyzioğlu ile birlikte CHP'den ayrılıp, Güven Partisi kurucusu olan ve siyasal hayatınca hayal kırıklıkları yaşayan bir bakıma "Politikaya sığmayan" Kırca, tekrar dışişlerine dönmüş BM'de daimi temsilcilik ve Ottowa Büyükelçiliği görevinde bulunmuştur. Kırca'nın Ottowa Büyükelçisi iken, 12 Mart 1985 günü, Büyükelçilik ikametgahını basan Armenian Revolutionary Army (ARA) Ermeni Devrimci Ordusu'na mensup üç teröristin, aralarında Kırca'nın eşi ve kızı bulunmak üzere, 11 kişiyi rehin alıp, Büyükelçiliği koruyan polisi öldürdüğünü, baskının esas hedefi olan Kırca'nın ise, binanın ikinci katından atlayarak, sağ kolu, kalçası ve bacağı kırık halde, mutlak ölümden döndüğünü, olaya yetişen güvenlik güçlerinin bütün rehineleri kurtardığını hatırlıyoruz. 1986'da emekli olduktan sonra Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde dış politika ağırlıklı yazılar yazan, daha önce da yazıları Form, Akis, Kim, Yeni Forum, Vatan, Yeni Gün gibi dergi ve gazetelerde yer alan ve 1991 seçimlerinde DYP'den Meclise giren Kırca, "Azınlık Hükümeti"nde Dışişleri Bakanı, bunun ardından da kurulan DYP-CHP Hükümetinde Avrupa İlişkilerinden sorumlu bakan olmuş, son yıllarda da çeşitli gazetelerde çıkan yazıları ve TV'lerde katıldığı programlarda güncel siyasal konuları vukufla irdelemiş ve tartışmıştır. Coşkun Kırca, 1945-1949 yılları arasında İstanbul Hukuk Fakültesinde sınıf arkadaşım olmuş, orada başlayan dostluğumuz, 1961 Anayasasını yapan Kurucu Meclis'teki üyeliklerimiz dolayısıyla daha da kuvvetlenerek, daha sonraki yıllarda çeşitli vesilelerle birlikte bulunduğumuz ortak muhitlerde doruğuna çıkmıştır. Coşkun Kırca'nın, onu yakından tanımayanlar üzerinde, olumsuz izlenimler uyandıran küçümseyici üslup ve tavırlarına rağmen, özel yaşamında ve özellikle dostlar muhitinde hiç gözlenmediğini, Meclis kürsüsünde, konuşmalarında dinleyenleri çok defa kızdıran üslubunun yerine samimi sevimli ve saygın bir davranışın yer aldığını daima tespit etmişimdir. Merhum Kırca ile son görüşmemiz, geçen sene telefonla oldu. 1948-49 yılı İstanbul Hukuk Fakültesi mezunları olarak, düzenlediğimiz 55. yıl yemeğine onu da davet etmiştik. Bu daveti sevinçle karşılayan ve bu defa muhakkak geleceğine söz veren Coşkun, yemeğimizden birkaç saat önce çok zor konuşarak, bana ettiği telefonda; "İsmetçiğim, çok büyük bir alerji krizi yüzünden aranızda olamayacağım" diyor ve özür diliyordu. Nitekim bu telefondan kısa süre sonra, rahatsızlıklarının büsbütün artarak, kendisinin hastaneye kaldırıldığını ve aylar süren didinmelere rağmen hayatını yitirdiğini ancak gazetelerden öğreniyorum. Sevgili arkadaşıma Allahtan rahmet, eşine, çocuklarına ve geride kalan bütün yakınları ile dostalarına sabırlar diliyorum.