'Terörle Savaş' yerine 'Uzun Savaş' stratejisi mi?

A -
A +

BBC'de de yayınlanan bir haberden, ABD'nin 2001 yılından bu yana 'Terörle Küresel Savaş' olarak adlandırdığı stratejide bir değişiklik yaparak, Başkan Bush başta olmak üzere ABD politikacı ve askerlerinin kullandıkları 'Terörle Savaş' stratejisi yerine bundan böyle 'Uzun Savaş' stratejisi uygulamaya karar verdiğini öğreniyoruz. ABD'deki bu 'Stratejik Değişiklik'i Bush yönetiminin gerçekleri kabullenmesi olarak yorumlayanlar olduğu gibi, bu yeni kavrama 1950'lerden itibaren dünya tarihine yarım yüzyıl boyunca damgasını vuran ABD ile Sovyetler Birliği ve taraftarları arasında cereyan eden 'Soğuk Savaş'ı hatırlattığı için kuşku ile bakılmaktadır. 'Bu strateji ve isim değişikliğine neden ihtiyaç duyuldu?' sorusuna ise, ABD Genelkurmay Başkanlığı Planlama Daire Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Mark Kimmit şöyle cevap vermektedir: 'Uzun Savaş' deyimi ile El Kaide ve onun dünyadaki destekçisi örgütlere karşı sürecek uzun bir mücadeleyi kastediyoruz. Buradaki mücadele sadece dünyayı yüzyıllar geriye götürmek isteyen örgütleri ve liderlerini değil, bu 'Düşünce Sistemi' yani fundamentalist ideolojiyi de hedeflemek arzusunda ve zorundadır. General Kimmit "ABD, Afganistan ile Irak'ı işgal eden ve İran gibi ülkeleri askerî yönden tehdit eden 'İşgalci' bir güç olarak suçlandığı için 'Uzun Savaş' stratejisi ile asıl amacımız Orta Doğu'daki imajımızı ve konumumuzu değiştirmek olmalıdır" demektedir. General Kimmit'e göre "Orta Doğu'da bu andaki boyutlarda bir gücü sonsuza kadar tutmak mümkün değildir. Ayrıca böyle bir davranış ABD'nin bölgeye işgal amacı ile girdiğini savunanların eline bir koz vermiş olur. Kısaca Orta Doğu'yu işgal edemeyeceğimize ve etmeyeceğimize göre, bu bölgedeki askerî gücümüzü küçültmemiz gerekir". 'Uzun Savaş' stratejisinin prensiplerinden birisi de bu bölgede daha küçük, daha hareketli ve etkili ve kültürel olarak daha hassas bir güç tutmak zorunluluğudur. Genral "ABD kendisini bu bölgede zafer kazanmış olarak ne zaman hissedecek" sorusuna ise, şu cevabı veriyor: "Zafer ABD'nin değil, dünyadaki ve Orta Doğu'daki müttefiklerimizin olacak. Çocuklarımız sabahları otobüse binerken havaya uçurulmaktan korkmadıkları gün, insanlarımız metroya binerken bomba tehdidi ile yüz yüze kalmadıkları zaman, zaferi kazanmış olacağız." General Kimmit'e göre; terör tehdidinin tamamını ortadan kaldırmayı söylemek gerçekçi olamaz. Ne var ki, bu tehdidin önemli ölçüde azaltılması ile 'Zaferin kazanılacağını söylemek mümkün'... Kanaatimce, General Kimmit'in 'Teröre Karşı Zafer' konusundaki umudunun gerçekleşmesinde en önemli faktör, dünyada mümkün olduğu kadar çok ülkenin, 'Terör Belâsı'na açılmış savaşa aktif bir şekilde katılması olacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.