Türk-Amerikan ilişkilerinin dünü ve bugünü

A -
A +

Medyadan ve özellikle 8 Nisan 2006 tarihli 'Milliyet'te yayınlanan 'Washington' mahreçli bir haberde 'American Enterprice Institute (AEI) adlı ve Bush yönetiminin Orta Doğu'da İsrail'in çıkarlarını öncelikle koruma politikasını destekleyen 'Yeni Muhafazakâr-Neo Con' eğilimli fikir kuruluşunun, eski Pentagon yetkilisi Richard Perle'ün başkanlığında yaptığı bir toplantıda; Türkiye'nin Hamas ile görüşmesinin eleştirildiğini ve 'Biz, Türkiye'ye güven duyamayacağımızı 2003 başlarında anladık' mesajının verildiğini biliyoruz. ABD'nin bu suçlamalarına toplantıya katılan başbakan Erdoğan'ın danışmanının, bu eleştirilere "Binde bir bile Hamas'ın değişme ihtimali varsa, tabii ki teröristlerle de görüşürüz, yeniden de görüşürüz. Siz de PKK ile görüşmüyor musunuz? Tabii ki görüşüyorsunuz" şeklinde karşılık verdiğini aynı haberlerden öğreniyoruz. Bu münasebetle, Türk-Amerikan ilişkilerinin dününü ve Amerikalıların şikayet ettiği bugüne nasıl gelindiğini özetlemek istiyorum: Bilindiği üzere, Sovyetler Birliği İstiklal Savaşımızda Türkiye'yi desteklemiş, 16 Mart 1921 Moskova Andlaşmasından sonra Sovyetler Birliği'nin memleketimize yaptığı büyük silah ve mühimmat yardımı ile bir dönüm noktası olan 'Sakarya Savaşı'nın kazanılmasında bize destek olmuş ve 1925'te bu iki ülke arasında saldırmazlık paktı imzalanmıştı. Türkiye bu dostluğa sadakat göstermiş, Hitler Almanyasının baskılarına karşı koymasına rağmen, hiçbir dönemde Sovyetlerin de ne 'Maşa'sı ne de 'Uşak'ı olmamıştır. 1945'te Stalin'in Türkiye'den üs ve toprak talepleri, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Orta Doğu'da İngiltere'nin yerini alan ve Sovyet yayılmasına karşı çıkan ABD ile Türkiye birbirlerine çok yaklaşmış, 1947'de Türkiye'ye askerî ve ekonomik yardımı öngören 'Truman Doktrini' ve 1952'de Türkiye'nin NATO üyeliği bu yaklaşımın sonucu olmuştur. Bu satırların yazarı da 1945'ten beri 'Serbest Yazar' ve 1950'den itibaren 'Akademisyen' olarak Türkiye'yi tehdit eden 'Sovyet Komünizmi'ne ve Komünizmin 'Demokratik Sosyalizm' ile karıştırılması tehlikesine karşı 1960'larda 'Çağdaş Sosyalizm', 'Çağımız ve Komünizm' ve 'Komünizm, Sosyalizm ve Anayasamız' adlı kitaplarında makalelerini bir araya getirirken, Faşizm Tehlikesi mi? Komünizm Tehlikesi mi?' kitabı ile İtalyan Faşizmi ile Alman Nazizmi'nin Komünist tehdidinin bir ürünü olduğu görüşünü 'Sağcı' damgası yemek pahasına savunurken, 1971-72'de Washington'un George Town Üniversitesi'nde 'Orta Doğu'da Amerikan-Sovyet Rekabeti' konusunda ders okutmuş ve Woodrow Wilson Milletlerarası Araştırma Merkezi'nde kazandığı bir burs sırasında yaptığı araştırma 'Super Powers'in The Middle East-Orta Doğu'da Süper Devletler' adı ile yayınlanmış, (1972), 'Neden NATO'ya Evet?' kitabı ile yazdığı makalelerde de Türk-Amerikan Dostluğu ve ABD'nin Orta Doğu politikasını hararetle desteklemiştir. Ne var ki, Bush yönetiminin, 'Neo-Con'ların etkisi ile Irak'ın işgali ve izlediği politika, ABD'nin Irak'ı parçalamak ve orada bağımsız bir Kürt devleti kurmakla Türkiye'yi feda edip etmediği sorusu benim de kafamda yer almış, Irak'ın mutlak hakimi olan ABD'nin, oradaki PKK varlığına, uyarılarımıza rağmen, seyirci kalması ve bunun sonucu olarak PKK kurbanı şehitlerimizin çoğalması bu kanaatimi kuvvetlendirmiş ve ben de Türkiye'nin giderek büyüyen çoğunluğu gibi bu noktadan sonra "Ya Türkiye ABD'ye güvenebilir mi?" sorusunu sormaya başlamış bulunuyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.