TÜSİAD; kamu yararına dernek mi? Radikal bir sivil toplum kuruluşu mu?

A -
A +

1971 yılında kurulan "Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği"nin veya kısaltılmış adı ile "TÜSİAD"ın 33. Genel Kurulu'nun 23 Ocak 2003 günü yapılan toplantısında yeniden, Başkanlığa seçilen Tuncay Özilhan'ın konuşmasında, TOBB Başkanı'nın, ASO Meclis toplantısında "Bu ülkenin savaşa girip girmeyeceğine savaşa hangi noktalarda girileceğine sokakta karar verilemez" sözlerine, isim vermeden, "Biz bu görüşü yanlış buluyoruz. Ülkeyi ilgilendiren tüm sorunların sokakta da tartışılabildiği rejimlere Demokrasi denir" tarzında cevap vererek, TÜSİAD'ın yasa ile kurulmadığı için, gerçek bir sivil toplum kuruluşu olduğunun altını çizdiğini medya haberlerinden biliyoruz. Diğer taraftan, Genel Kurul Toplantısına dağıtılan "TÜSİAD'ın 2002 Görüşleri" başlıklı özet yayında, daha iyi bir Türkiye için öneriler yer almakta, AB'den Kıbrıs konusunda, siyasî refomlardan hukuk devletine, eğitim, sağlık konularında yapılacaklardan yatırım ortamının iyileştirilmesine kadar çeşitli konularda, nelerin yapılabileceği anlatılmakta, ne var ki, Türkiye'nin en büyük sanayicileri ve işadamları derneği olan ve bu itibarla sanayinin durumu, yatırım, üretim, istihdam ve ihracat konularındaki sorun ve durumları en iyi tesbit edebilecek kuruluş olan TÜSİAD'ın, genel kurul toplantısının açılış konuşmalarında bu konulardan hiç söz edilmediği, yine medya haberlerinden ve bu toplantıya katılan meslektaşım Prof. Dr. Güngör Uras'ın "Milliyet"teki yazısından anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 1971'de kurulan TÜSİAD, 1981'de "Kamu Yararına Dernek" statüsünü kazandığına göre, 1983 Tarihli ve 2908 Sayılı Dernekler Kanunu'nun hükümlerine tabidir. Dernekler Kanunu'nun 37. maddesi ise; Derneklerin, Tüzüklerin'de gösterilen amaç ve bu amacı gerçekleştirecek çalışma konuları ve biçimleri dışında faaliyette bulunmamalarını, dernek yöneticilerinin de, derneği temsilen tüzüklerinde belirtilen faaliyet ve biçimlere uymayan beyanlarda bulunamamalarını amirdir. Diğer taraftan, aynı Dernekler kanunu, 58. ve 59. maddelerinde, bir derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılabilmesi için, o derneğin amacı ile bu amacı gerçekleştirmek için giriştiği faaliyetlerin ülke çapında yararlı sonuçlar verecek nitelik ve ölçüde olması şartını aramakta, ilgili bakanların görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığı'nın önerisi, Danıştay İdari İşler Kurulu'nun kararı ve Bakanlar Kurulu'nun onayına bağlı olarak alınan bu karar ise, kamu yararına çalıştıklarına karar verilen derneklerin, olağan veya özel denetimler sonunda, bu niteliklerini kaybettiklerinin tesbiti halinde kaldırılabilmektedir. TÜSİAD, 1971'de, Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı, Sakıp Sabancı, İbrahim Bodur, Can Kıraç, Osman Boyner ve benzerleri gibi çok değerli ve sorumluluk sahibi on yedi sanayici ve işadamı tarafından kurulmuş, Türk Kamuoyunda kısa zamanda büyük saygınlık ve etkinlik kazanarak, "Kamu Yararına Dernek" statüsünü elde etmiştir. Bugünkü üye sayısı 469'a ulaşan TÜSİAD, bünyesinde çok değerli kişiler barındırmakta, ağabeyim gibi sevdiğim ve saydığım kadim dostlarım olan merhum Vehbi koç ve Nejat Eczacıbaşı'nın evlatları Rahmi Koç ile Bülent Eczacıbaşı ve Sakıp Sabancı, Rona Yırcalı, Feyyaz Berker, Muharrem Kayhan ve benzerleri gibi değerli kişiler içermektedir. Genel Kurula katılan Abdullah Gül'ün, TÜSİAD'a, her türlü ve gelişigüzel eleştiri için değil, öneri ve diyalog için açık çek vermesinin ise; ateşli başkanı bilmiyorum ama, deneyimli TÜSİAD yöneticilerinin kaçırmaması gereken bir fırsat olduğuna inanıyorum. NOT: Yukarıdaki köşe yazımı, metninden de anlaşılacağı üzere, şimdi değil Ocak ayının son haftasında yazdığım ve TÜSİAD Başkanı'nın, 23 Ocak Günkü 33. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmasını ne içerik, ne de üslup bakımından benimsemediğim ve TÜSİAD Kurucuları'nın anlayış ve davranışları ile bağdaşlaştıramadığım halde, bu beyanları kongre havası içinde söylenmiş sözler olarak yorumlamış ve yazımı yayına vermek yerine dosyama koymuştum. Ne var ki aynı zatın TV'lerden izlediğim ve 27 Mart 2003 tarihli gazetelerde de yayınlanan bu yöndeki -üstelik dozu artmış ve üslubu daha da sertleşmiş- beyanlarını okuyunca, iki ay önce yazdığım bu köşe yazımı şimdi aynen yayınlamak ihtiyaç ve lüzumunu duydum. İ. G.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.