Tekel'in özelleştirilmesi tarihî hatadır!.. (3)

A -
A +

Türkiye Gazetesinin 17.1.2001 tarihli haberi Tekel'in özelleştirilmesinde IMF'nin baskısını ifade etmektedir. IMF'nin rol aldığı her ülke ekonomik felâketi yaşamıştır. Türkiye'yi bugün ekonomik krize sokan IMF kararlarıdır. IMF: Tekel'i özelleştirin Ankara- IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli başkanlığındaki heyet, Türk ekonomi bürokratları ile görüşmelerine start verdi. Cottarelli'nin, 5. gözden geçirme ziyareti çerçevesinde bürokratlarla ekonomik gelişmeleri değerlendirdiği ve IMF heyetinin Ankara'daki temaslarında ağırlıklı olarak bankacılık ve özelleştirme üzerinde durduğu bildirildi. Edinilen bilgiye göre 12 Ocak Cuma akşamı Ankara'ya gelen Cottarelli ve beraberindeki 10 kişilik heyet, hafta sonu da ekonomi bürokratları ile bir dizi görüşmeler yaptı. IMF heyeti, hafta sonu başlayan görüşmelerinde, TEAŞ ve TEKEL ile ilgili temaslarda bulundu. TEAŞ'ın harcamaları ve yatırımları konusunu ela alan heyetin, bu kurumun yeniden yapılandırılmasına yönelik düzenlemelerin hızlandırılmasını istediği öğrenildi. TEKEL kurumunu da ele alan heyetin, ısrarla, bu kurumun özelleştirme stratejisi üzerinde durduğu belirtiliyor. Heyet, dün Hazine Müsteşarlığı ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'na giderek görüşmelere devam etti. Görüşmeler sonrasında SRF'nin ikinci dilimi olan 1.1 milyar dolar 20 Ocak'ta serbest bırakılacak. Akşam saatlerinde ise Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'a IMF ile yürütülen görüşmeler hakkında bilgi verdi. Demiralp, "IMF'ye verdiğimiz niyet mektubunda taahhütlerimiz var. Görüşmeler devam ediyor" dedi. Hürriyet Gazetesinin 18 Şubat 2001 tarihli sayısının 15. sayfasında Mümtaz Soysal'ın "Açı" sütununda "Sevr'den de beter" yazısının bir bölümü şöyledir: "Öyle bir gidiş var ki, her şeyin hafif, eğlendirici, keyiflendirici olması gereken bir tatil gününde bile insanın aklından çıkmıyor ve ister istemez o gidişten söz etmek gereğini duyuyorsunuz. Gidiş, gerçekten kötü. Özellikle, son "Kasım krizi"nin hemen ardından yaşananlar açısından: Kurtarıcı rezerv kredileri bahane edilerek IMF'ce istenenler ve daha da önemlisi, bu istekler karşısında hükümet ve resmi makamlarca ortaya konan teslimiyetçi tavır, insanlarımızın büyük çoğunluğunu "Acaba bağımsız devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin sonu mu geldi?" diye sorma noktasına getirdi. Şimdiye kadar bu çeşit gözlemlere ve karamsar değerlendirmelere "Sevr sendromu" adı verilir, uluslararası kuruluşların ve Batılı büyük devletlerin Türkiye üzerindeki oyunlarından, bölünme ve içten çökertilme tehlikelerinden söz etmek aşırı vehim, hatta bir çeşit ruh hastalığı sayılarak alaya alınırdı." 4 Kasım 2000 tarihli Gözcü Gazetesinin birinci sayfada manşetten verdiği haber şöyledir: "EN BÜYÜK SOYGUN! Türkiye'de 1985'ten bu yana 162 KİT'i satıp, savdılar. Devletin eline 7 milyar 300 milyar dolar geçti ancak; batık bankalardan hortumlanan para miktarı 11 milyar 500 milyon doları buldu. Uzmanlar, Türkiye'nin, milli gelirine oranla dünyanın en büyük soygununu yaşadığını söylediler ve "Devlet ne kadar güçlüymüş ki, bu kadar büyük soyguna rağmen hâlâ ayakta durmayı başarıyor" dediler. (Vergiler uçup gitti) özelleştirmeden devletin kasasına giren paranın daha fazlasının hazinenin kasasından çıktığını söyleyen ekonomistler, (kasası boşaltılan bankaların zararlarını karşılayan devlet, özelleştirmeden elde ettiği paranın üstüne halktan topladığı vergileri de koyup, bu bankaların zararını kapatıyor) diye konuştular."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.