Baykal'dan kamera jesti

A -
A +

Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Baykal'ın önümüzdeki hafta buluşması bekleniyor. Tek sıkıntı, Baykal'ın "güvensizlik duygusu" ile görüşmenin kaydedilmesini istemesi görünüyor. Deniz Baykal, Meclis'te "Bu sizin için bir ön şart mı?" soruma, "Ön şart çok ağır bir ifade olur. Ama, görüşmenin kaydedilmesini istiyoruz. Bizce hükümet şu ana kadar somut bir şey ortaya koyamadı. 'Onunla da görüştük' propagandası yapılmasını istemiyorum. Kamera kaydını bu yüzden istedim" karşılığını verdi. "Kamera kaydı, gizli bilgilerin paylaşılmasını kısıtlamaz mı?" hatırlatmam üzerine ise önemli bir açılım yaptı ve "Eğer görüşme sırasında Sayın Başbakan çok özel ya da gizli bilgi aktarmak isterse, onları kamera olmaksızın dinlerim, söyledikleri de bende kalır" dedi. Bakalım kamera kaydı ile bir ilkin yaşanacağı görüşme, medya ve demokratik açılım sürecine nasıl yansıyacak? Baykal'dan kamera jesti

BİR TEK ONLAR YOKTU Ahmet Davutoğlu ile Eduard Nalbantyan'ın imzaladığı protokol törenine ABD, Rusya, Fransa ve ev sahibi İsviçre'nin dışişleri bakanları katılırken, İngiltere ve Almanya'nın dışişleri bakanları katılmadı. Törende AB Ortak Dış Politika ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Javier Solana ile Avrupa Konseyi Başkanı Samuel Zbogar da hazır bulundu. İngiliz ve Alman bakanlar da olmalıydı 24 Nisan 1915, Ermenilerin oluşturdukları yapay tarihin başlangıcıdır. Ermeni meselesinin temelinde ise 21 Temmuz 1774 tarihinde Osmanlı ile Rusya arasında imzalanan "Küçük Kaynarca Antlaşması" yatar. Antlaşma ile Rusya, Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışma hakkını kazandı ve Osmanlı Hıristiyanlarının "koruyucusu" kabul edildi. Rusya'dan aldıkları destekle sırasıyla Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Romanya ve Karadağ, Osmanlı'dan koptu. Ermeniler de durumdan vazife çıkardılar. Hiçbir yerde salt çoğunluk oluşturmamalarına rağmen, Balkan ülkeleri gibi isyan çıkartınca sonuç alabileceklerini düşündüler. Rusya'nın yanı sıra İngiltere, Fransa, daha sonra ABD ve Almanya da Ermenileri tahrik etti. Oysa Osmanlı, Ermenileri, kendinden ayrı görmemiş ve "Millet-i Sâdıka" unvanıyla onurlandırmıştı. Fatih Sultan Mehmet, Patrikhane kurmalarına izin vererek, Ortodoks dünyasında ezilmelerini önlemişti. Sonra? Oyuna geldiler... Müslüman komşularına katliam yaptılar... Türkler ve Kürtler tepkisiz kalmadı... Ziya Gökalp'in tabiriyle "Mukaatele" yani karşılıklı öldürme olayları oldu... Sanki 1071'den 1915'lere kadar birlikte yaşanmamış gibi... *** İsviçre'de iki ülkenin yarınlarını ipotek altına alan sorunun çözümü için tarihî bir başlangıç yapıldı. Ancak, Zürih'te imzaların atıldığı fotoğrafta, büyük bir eksiklik var. Ermeni iddialarını, ABD'yi 1. Dünya Savaşı'na sokmak için sahte belgelerle destekleyip kullanan İngiltere'nin ve Osmanlı'nın müttefiki olmasına karşın Ermenileri ayartmaya çalışan Almanya'nın Dışişleri Bakanları da aynı karede yer almalıydı. Böylece resim tamamlanır 1915'e kadar kardeşçe yaşayan iki milletin arasını açan ülkeler, Davutoğlu ve Nalbandyan imza atarken, belki geçmişleri ile yüzleşir ve dostluğa daha fazla katkıda bulunurlardı. Yol uzun ve ince... Kazanan barış ve daimi dostluk olsun... Afganistan kurtulur mu? ABD, 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan'a bomba yağdırdı. Hedef Usame bin Ladin, El-Kaide, Taliban ve lideri Molla Ömer'di. Şu ana kadar elde edilen tek somut başarı, Taliban'ın devrilmesi oldu. Diğerleri ise Amerikan film afişlerinde olduğu gibi: WANTED. Yani ARANIYOR... Bu ortamda Türkiye, Afganistan'daki ISAF Kabil Bölge Komutanlığı görevini, 1 Kasımda devralacak. Komutanlık görevini Tuğgeneral Levent Çolak yürütecek. Türkiye, Afganistan için elinden gelenin en iyisini yapıyor. Bu yüzden Afgan yöneticileri ve halkı tarafından çok seviliyor. Ama yetmez. BM, NATO, AB ve ABD ellerini ceplerine atarak, Afgan halkına ekonomik ve sosyal refah için yardımcı olmak zorunda. Eğer yeni El Kaideler, Talibanlar, Usameler ve Molla Ömerler çıkmasını istemiyorlarsa... İsrail ve reel politika Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı'na atanınca üzerinde yıllarca çalıştığı "komşular ile sıfır sorun" politikasını uygulamaya soktu. Türkiye, yeni dönemde komşuları ile sorunlarını çözüp bir siyasi ve ekonomik bütünleşme ekseni kurmaya çalışıyor. ABD, AB, NATO ve Rusya da bu girişimi destekliyor. Ne dünya ne de bölge, Türkiye-İsrail ilişkilerinin "stratejik" olarak tanımlandığı 1992-2003 yılları arasındaki gibi değil. Türkiye artık Irak, Suriye ve İran'la ortak projeler üzerine çalışıyor. Bunu yaparken de İsrail'i dışlamıyor. Ancak İsrail'in ertelenen tatbikatla ilgili değerlendirmelerinden yeni dönemi kavrayamadığı sonucu ortaya çıkıyor. İsrailli yetkililerin reel politikayı bir an önce kabullenmesi ve bölge politikalarını gözden geçirmeleri gerekiyor. Yoksa değişen dünyada kendileri kaybeder!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.