10 Ekimde Ermenistan'la imzalanan protokoller üzerine yorumlar yapılırken sürekli bir soruya cevap arandı: "Neden bu süreç Ermeni iddiaları konusunda tarafsızlığını yitirmiş İsviçre'nin arabuluculuğunda başlatıldı?" Muhakkak ki zaman geçtikçe sis perdesi daha fazla aralanacak. Şimdilik diplomasi koridorlarında aldığım cevaplar şöyle: Yaklaşık iki yıl önce İsviçre, halen Türkiye'nin BM Daimi Büyükelçisi olan dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ertuğrul Apakan'a "Ermenistan ile ilgili bir süreç başlatsanız. Biz de ev sahipliği yapsak" önerisini getiriyor. Büyükelçi Apakan, kurmaylarıyla yaptığı değerlendirmenin ardından öneriyi dönemin Dışişleri Bakanı Ali Babacan'a iletiyor. Babacan da meseleyi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a götürüyor. Konu devletin zirvesinde masaya yatırılıyor. İşlenmemiş bir suçtan emin olmanın, sivil ve askerî arşivleri taramanın verdiği özgüvenle, "Eğer Ermeni tarafı da kabul ederse, soruna bir çözüm bulunabilir" sonucuna varılıyor. İsviçre'nin, Ermeni iddialarının inkârını hapisle cezalandırmasının da Ermeni tarafının masadan kaçmasını önleyeceği öngörülüyor. Ermenistan'ın olumlu cevabı ve sürecin protokollerin imzayla sonuçlanması öngörüyü haklı çıkarıyor. İsviçre'nin tarafsızlığını yitirmiş olmasıyla ilgili dezavantaj, böylece avantaja çevriliyor. *** Müsteşar Apakan'ın koordinatörlüğünde çalışmalar başlatılıyor. Daha önce Ermenistan'la yapılan görüşmelerin dosyaları açılıyor ve neden mesafe alınamadığı inceleniyor. Ermeni tarafının daha önceki buluşmalarda son anda "Biz bunu öyle dememiştik, biz bunu kastetmemiştik" şeklinde geri adımlar attığı ve manevra yaptığı belirleniyor. Buna göre bir strateji oluşturuluyor. Görüşmelerin her aşamasında mutabakata varılan her konuda Türk ve Ermeni heyetlerinin yanı sıra İsviçre'nin de zabıt tutması isteniyor. Böylece Ermeni tarafının geri adım atmasının önü kesiliyor. Konuyu araştırırken "İsviçre'ye duyulan güven"le ilgili öğrendiğim bir ayrıntıyı daha paylaşmak istiyorum. Hazırlanan protokoller, İsviçre Dışişleri Bakanı Micheline Calmy-Rey tarafından iki Bakana Ankara ve Erivan'da paraflatılıyor. Dönemin Dışişleri Bakanı Ali Babacan, İsviçreli mevkidaşına parafladığı metinleri teslim ederken, "Size güveniyorum. Eğer Ermeni Bakan imzalamazsa benim parafladığım metni bana geri getireceksiniz" diyor. Neyse ki Erivan'da da sorun çıkmıyor. Ermeni açılımının mimarı Büyükelçi Ertuğrul Apakan, 10 Ekimde Zürih'te plâketle ödüllendiriliyor. *** Şimdi sıra protokollerin iki ülke meclislerinde onaylanarak yürürlüğe girmesine geldi. Türkiye, "Dağlık Karabağ'daki Azeri topraklarında Ermeni işgali sona ermeden" protokolün Meclis onayına sunulmayacağını açıkladı. Siyasi kulislerden aldığım bilgilere göre, Türkiye'nin ABD dahil baskı yapabilecek ülkelere karşı kozu, "1 Mart 2003 tarihinde TBMM'nin Tezkere'yi reddetmesi" olacak. Protokolün onaylanmasını isteyenlere 1 Mart hatırlatılacak ve "AK Parti o zaman da iktidardı. Ama iktidar milletvekilleri bile, ikna olmadıkları için ABD askerlerinin Türk toprakları üzerinden Irak'a girmesine onay vermediler. Bu yüzden Ermenistan, protokollerin yürürlüğe girmesi için Minsk Grubu içerisinde süratle sorunun çözümüne katkı sağlamalı. Yoksa Karabağ'da ilerleme olmadan, reddedileceğini bile bile protokolü Meclis onayına sunmayız!" denilecek. Devlet Bahçeli tek aday MHP 8 Kasımda 9. olağan kong-resini yapacak. Öyle görünüyor ki, Devlet Bahçeli kongreye tek genel başkan adayı olarak katılacak. Kongre öncesinde iki aday daha çıktı. Ahmet Reyiz Yılmaz ve Hakkı Şafak Ses. Ancak her ikisi de Kongre delegesi değil. Bu durumda MHP Tüzüğü'nün 62. maddesi devreye giriyor. Maddeye göre, Genel Başkan, seçimlerine aday olabilmek için genel kurul delegesi olmak gerekiyor. Delege olmayan kişilerin aday olabilmesi için de "parti üyesi olma ve en az 40 genel kurul delegesinin imzası ile adaylığa teklif edilme" şartı aranıyor. MHP çevrelerine göre 1100 kongre delegesi arasında olmayan Yılmaz ve Ses'in, kendilerini aday gösterecek 40'ar kongre delegesi bulmaları çok zor. Siyasi kulislerde, Parti Tüzüğü'nün 43'üncü maddesindeki "arka arkaya 5 defadan fazla genel başkan seçilemez" hükmünün de değiştirilebileceği konuşuluyor. 5. defa Genel Başkan seçilecek olan Bahçeli'nin konuşmasında hedefi, "iktidara gelmek" olarak belirleyip, hükümete muhalefeti daha da sertleştirmesi bekleniyor.