Anayasa Mahkemesi'nin DTP ile ilgili kararını bugün vermesi ve açıklaması bekleniyor. Demokratik açılım süreci başlatılırken, daha fazla demokrasi, hak ve özgürlüğün, çözümsüz görünen pek çok sorunu çözeceği öngörülmüştü. Hedef, Kürt sorunu ve PKK terör örgütünün tasfiyesiydi. Uluslararası konjonktür de buna uygundu. Ancak MHP ve CHP'nin "Devlet Projesi" olarak sunulan sürece karşı çıkmaları, AK Parti ve DTP'yi baş başa bıraktı. Ahmet Türk'ün, Başbakan Erdoğan'a "cesur olalım, cesur adımlar atalım, kurtlar puslu havayı sever, yerler" dediğini açıklaması da DTP'den beklentileri arttırdı. Ama olmadı. DTP'liler inisiyatif almak yerine her fırsatta, muhatap olarak terörist başını gösterdiler. Süreci kendi açılarından onun İmralı'daki hücresinin 17 cm. kare küçülmesine indirgemeyi başardılar. Dava nedeniyle, DTP Meclis Grubu'nda adeta veda konuşması yapan, Ahmet Türk'ün gözyaşlarını silmesi dikkat çekti. Araştırmalara göre, timsahlar kurbanlarını yedikten sonra kemiklerinin karşısına geçip, gözyaşı dökerlermiş. Tabii ki, Türkiye'de partiler kapatılmasın. Ama hiç kimse gibi, hiçbir parti de kanunların üzerinde değildir. Her şeye rağmen DTP'lilerin "Eğer kapatılırsa dağa çıkarız, olmadı sine-i millete döneriz" açıklamaları yerine, "demokrasi içinde mücadele edeceğiz" demeleri beklenirdi. "Sine-i millet" diyenlere, "sille-i milleti" de hatırlatmakta fayda var. Ne diyelim, "Yê bixwe ketîye, nagîre!" yani, "Kendi düşen ağlamaz!" Hamaset edebiyatına dönülmesin! Devletin zirvesi yaklaşık 6 yıldır terörle mücadelede çok dikkatli bir dil kullanıyor. Geçmişte terör olayları nedeniyle sık sık tekrarlanan, "şehitlerin kanları yerde kalmayacak, belleri kırıldı" gibi ifadelerden özenle kaçınıldı. Başbakan Erdoğan, bu tutumu Reşadiye'de 7 Mehmetçiğin şehit edilmesinden sonra ilk kez bozdu. Hem de ABD'de Obama ile görüşmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında. Erdoğan "Bu alçakça saldırıyı gerçekleştirenler, planlayanlar, bunun taşeronluğunu ve tetikçiliğini üstlenenler bedelini ağır şekilde ödeyeceklerdir" dedi. İçişleri Bakanı Atalay da "Saldırıyı gerçekleştirenler en kısa zamanda yakalanarak hak ettikleri cezaya çarptırılacaklardır" açıklamasını yaptı. Gözler geçmişte gereği yapılmayan sözlerin gölgesinde, bölgeden gelecek haberlere çevrildi. Bakalım ne olacak? Türkiye neden İran için çırpınıyor? Türkiye, İran ile BM Güvenlik Konseyi'nin 5 üyesi ve Almanya arasında arabuluculuk yapmaya çalışıyor. İki ülke ticaret hacmi 30 milyar dolara yükselirken, Türkiye İran'dan yılda 10 milyar metreküp doğalgaz alıyor. Eğer gerginlik tırmanırsa, Türkiye de en az İran kadar zarar görecek. Kıssadan hisse, Türkiye'nin üstlendiği rol şu fıkraya benziyor Keçi inatla uçurumun kenarındaki ota uzanmaya çalışırken, aşağıdan onu izleyen at, "Hey, düşeceksin!" diye uyarmış. Keçi ata, "Sana ne!" diye tepki göstermiş. Bunun üzerine at, şöyle demiş: "Düşersen düş, umurumda olmaz. Ama Ağa, ölünü benim sırtımda taşıyacak. O yüzden sessiz kalamıyorum!"