Türkiye, 2010'u Kıbrıs'ta çözüm yılı ilan etti. Arzulanan nisandaki KKTC Devlet Başkanlığı seçimlerine kadar ilerleme sağlanması. Ankara, Talat-Hristofyas görüşmelerinde aşılamayan sorunlar için Türkiye ve Yunanistan'ın katılımıyla 4'lü toplantılara başlanmasını istiyor. Toplantıların, "BM şemsiyesi altında yapılması ve AB'nin teşvik edici bir rol üstlenmesi" için çaba harcanıyor. Temel şartlar, "iki eşit siyasi kurucu, iki kesimlilik ve garantörlük" olarak sıralanıyor. Eğer önümüzdeki yıl girişimlerden sonuç alınamazsa, dananın kuyruğu kopacak. Türkiye, "Biz elimizden gelen her şeyi yaptık. Ama Rum tarafı başka seçenek bırakmadı" diyerek KKTC'nin tanınması için kolları sıvayacak. Sayısal Ortamda Savaş ve Türkiye Dijital korsanlar, sanal ağları istedikleri gibi yönlendirebiliyor. Örneğin geçen hafta Iraklı direnişçiler 25 dolarlık yazılımla milyon dolarlık Predator insansız araçlarını görev yapamaz hale getirdi. İranlı korsanlar da Twitter'ı devre dışı bırakarak herkesi şaşırttı. Peki ülkeler, Sayısal Ortamda Savaş (SOS)'tan korunmak için ne yapıyor? ABD sanal tehditlere karşı çalışmaları Bill Clinton döneminde başlatmış ve "kritik altyapıların korunması" politikasını geliştirmiş. İletişim, enerji, bankacılık, ulaşım, su, savunma sistemleri ve acil durum servisleri, örnek kritik altyapılar olarak sıralanmış. AB de 2004 senesinde, "Kritik Altyapıların Korunması için Avrupa Programı"nı başlatmış. Çin, SOS'a en hazırlıklı ülke. Çünkü devlet himayesindeki 250 dijital korsan grubu sürekli ülkenin sanal altyapısını test ediyor. 2007'de Pentagon ağına yaptıkları sızma, ABD'ye düzenlenen en başarılı siber saldırı olarak nitelendiriliyor. NATO ise ancak 2007'de Estonya'nın bilgi sistemleri korsanlarca felç edilince harekete geçmiş ve Sanal Savunma Yönetim Otoritesi'ni (CDMA) kurmuş. Türkiye'nin SOS hazırlıkları da NATO ile eş zamanlı başlıyor. Çünkü oluşturulan NATO Sayısal Savunma Konsepti'ne göre üyeler milli politikalarını hazırlamak zorunda. Genelkurmay dahil 19 kurum, "Milli Sayısal Ortam Güvenlik Politikası"nı hazırlayıp Şubat 2009'da Başbakanlığa teslim etti. Belge uygulanmak için onay bekliyor. Henüz bir devlet politikası olmamasına rağmen TÜBİTAK, ASELSAN ve HAVELSAN'ın sanal tehditlere karşı hazır olmaları güven veriyor. Kerkük Türkleri soruyor Başbakan Süleyman Demirel 1966 ve 1972'de, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay 1969'da ve son olarak Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk 1974 yılında Kerkük'ü ziyaret etmişler. Irak'ın bütünlüğünü savunan Kerkük Türkmenleri, Türkiye'nin Irak'la gelişen ilişkilerini memnuniyetle izliyorlar. Ancak son dönemde Barzani'nin Mahmur'a karşı Kerkük'ü koz olarak kullanacağı iddiasından huzursuzlar. Davutoğlu'nun Basra, Erbil ve Musul ziyaretlerinden sonra sık sık, "Gül, Erdoğan ve Davutoğlu Kerkük'e ne zaman gelecek?" diye soruyorlar. Şimdiye kadar uluslararası ve bölgesel konjonktür gereği gerçekleşmeyen Kerkük ziyareti, bakalım 36 yıl aradan sonra, 2010'da yapılacak mı?