"İktidar ama muktedir değil!" Bu cümleyi ilk kez, 1993-1994 yıllarında Somali'deki BM Barış Gücü Komutanlığını üstlenen Korgeneral Çevik Bir hakkında duymuştum. İddialara göre, İtalyanlar anlaşamadıkları Bir hakkında NATO karargâhına gönderdikleri raporda, "yetkilerini kullanamıyor" anlamında bu cümleyi sarf etmişlerdi. Tabir, daha sonra Türk iç siyasetine sirayet etti. Eleştirilere önce Turgut Özal muhatap oldu. İktidardaydı ama istediği isimleri Bakan atayamıyor, Anayasa ve yasa değişikliklerini yapamıyordu. Onu Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit hükümetleri izledi. Sonra AK Parti iktidara geldi. Yetkilerini paylaşmak istemeyince, geçmişin alışkanlıkları ile hareket eden kesimlerin tepkisine yol açtı. 3 Kasım 2002'den sonra yaşanan hükümet-asker, hükümet-üniversite, hükümet-yargı ve hükümet-medya arasındaki gerginliklerin tamamı, muktedir olma mücadelesidir. "Sarıkız, Ay Işığı, Eldiven, Yakamoz" ve son olarak "Balyoz" kod adlı darbe planları iddialarının altında da bu yatıyor. Sivil dikta iddiaları da bu mücadelenin bir yansımasıdır. Sorun, kurumların doğal yetki sınırlarına çekilmeleri ile çözülecektir. Özkök'e demokrasi madalyası verilmeli Orgeneral Hilmi Özkök, 28 Ağustos 2002 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'nı üstlendi. AK Parti de 3 Kasım 2002'de iktidara geldi. Ortaya çıkan darbe planlarının tamamı, 30 Ağustos 2006 tarihinde emekliye ayrılan Özkök'ün dönemine denk düşüyor. Genelkurmay Başkanlığı'na atandığında kendisini yakından tanıyanlar, "demokrasiye bağlılığına" dikkat çekmişlerdi. 2007 yılından bu yana ortaya çıkan darbe planları, Özkök'ün demokrat kişiliğinin "sözde değil özde olduğunu" ortaya koydu. Darbe heveslilerine geçit vermediği için zehirlenme ihtimaline karşı evinden sefer tası ile yemek getiren ve basın toplantısında "demokrat olmak suç mu?" diye soran Özkök'ün rejimi koruma çabaları unutulmamalı. Dönemin kuvvet ve bazı ordu komutanlarının darbe tertiplerine tek başına direndiği için, "Demokrasi Madalyası" ile ödüllendirilmeli. Türk ordusu Çekoslovak ordusu değil; ama... 1997 yılında NATO'nun davetlisi olarak henüz Çekya ve Slovakya olarak ayrılmamış olan Çekoslovakya'ya gitmiştim. Görüştüğümüz Savunma Bakan Yardımcısı, "Çekoslovak halkı yıllarca 1968 yılındaki Prag Baharı'na müdahale eden Varşova Paktı askerlerine karşı kendilerini korumayan ordusunu affetmedi. Ama bu yıl yaşanan sel felaketinde birliklerin halkın yardımına koşması, buzları eritti. Şimdi vatandaş-ordu diyaloğunu güçlendirecek yeni projeler hazırlıyoruz" demişti. Oysa Türk tarihinde askerlerin rolü yadsınamaz. Bu yüzden de Türk milleti ordusunu çok sever. Türk ordusu da hiçbir zaman Çekoslovak ordusunun yaptığı gibi, bağrından çıktığı milletini yüzüstü bırakmadı. Ama Türk halkı artık hangi gerekçe ile olursa olsun askerinden demokrasiye müdahale planları beklemiyor. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un da dediği gibi, günümüzde herkesin "iktidarın seçimle el değiştirmesine" yürekten inanması gerekiyor.