Tarihî fırsat kaçmasın!

A -
A +

Terör örgütü PKK 15 Kasım 1978'de kuruldu. İlk kanlı eylemini 15 Ağustos 1984 tarihinde gerçekleştirdi. Örgüt, 1986, 1990, 1992 ve 1999 yıllarında tasfiye sürecine sokuldu. 1987 yılında Sıkıyönetim'den Olağanüstü Hal uygulamasına geçiş sürecinde yaşanan yönetim boşluğu, 1991'de Birinci Körfez Savaşı ve Irak'tan Türkiye'ye yaşanan büyük göç, 1992 yılında askerlik süresinin kısaltılması, 1999'da teröristbaşının yakalanması ile sağlanan avantajın etkili kullanılamaması; yüzünden terör örgütü yeniden güç kazandı. *** Peki, kontrol edilebilir düzeye kadar dört kez indirilen bu sorun niye kökten çözülemedi? 1986 yılından itibaren iç politika, dış politika ve terörle mücadeleyi yakından izlemiş bir gazeteci olarak, cevabım aşağıdaki hikâyede saklı: Olay, "Herkes", "Birisi", Herhangi Biri" ve "Hiç Kimse" arasında geçiyor. Çözülmesi gereken çok önemli bir sorun vardı. Herkes, Birisi'nin bu sorunu çözeceğinden emindi. Sorunu, Herhangi Biri de çözebilirdi ama Hiç Kimse ilgilenmedi. Birisi buna çok kızdı. Çünkü sorun, Herkes'in sorunuydu. Herkes ise Herhangi Biri'nin bu sorunu çözebileceğini düşünüyordu. Ama Hiç Kimse, Herkes'in çözemeyeceğinin farkında değildi. Sonunda Herhangi Biri'nin çözebileceği sorun, Hiç Kimse yeterince ilgilenmediği için çözülemedi. Herkes, Birisi'ni suçladı. *** Gelelim bugüne. Önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, PKK terörünün bitirilmesi için tarihî bir fırsat "daha" yakalandığını açıkladılar. ABD'nin Irak'tan çekilme kararı uluslararası zeminini hazırladı. Amerika'nın Kuzey Irak'taki, bölgesel yönetimi ve istikrarı koruma arzusu PKK'ya olan uluslararası desteği sona erdirdi. Yıllarca terör örgütüne göz yuman Yunanistan, İran, Irak ve Suriye'nin de tavır almaları, örgütü zora soktu. Konjonktür iyi okunarak devlet birimlerinin katkılarıyla demokratik açılım süreci başlatıldı. Ortaya çıkan bu fırsatın değerlendirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin yarınları ve gelecek nesilleri için oldukça önemli. Umarız yukarıda anlattığımız hikâye bir kere daha yaşanmaz ve diğerleri gibi bu fırsat da kaçırılmaz! Tarihî fırsat kaçmasın!

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın yıllık toplantıları geçtiğimiz günlerde İstanbul'da gerçekleşti. Vuuuw...Vuuw...Vuw İstanbul, küresel ekonomik krizden çıkışın ümidi oldu. IMF ve Dünya Bankası başkanlarının açıklamalarından çıkan sonuç, ihtiyatlı iyimserlik olarak nitelendirilebilir. Ekonomik büyüme eğrisinin izleyeceği seyir konusunda ise mutabakat yok. Bu yüzden ekonomistler krizin muhtemel seyrini, "V, U, W ve L" harfleriyle simgeleyerek anlatıyorlar. V harfini iyimserler kullanıyor ve keskin bir düşüşü aynı keskinlikte hızlı yükselişin izleyeceğini savunuyorlar. U harfi karamsarların gözdesi. Hızla dibe vuran ekonomik faaliyetlerin büyümeye geçmesi ancak ikinci yılın sonuna doğru gerçekleşeceğini belirtiyor. W ise aşırı karamsarları ifade ediyor. Birinci krizin ardından yaşanacak çıkışın yetersiz kalacağını ve ikinci bir krizin ardından toparlanmanın başlayacağını öngörüyorlar. L harfi ise en kötü senaryoyu anlatıyor. Ekonominin dibe vurup yıllarca eksi büyümede kalmasını simgeliyor. İstanbul'daki toplantılarda hiçbir uzman L harfini dile getirmedi. Ekonomistlerin gözdesi olan üç harf yan yana gelince Formula-1 yarış arabalarının başlangıç noktasında çıkardıkları sesi hatırlatıyor. Dileriz, insanlık için en iyi görünen "V" harfi kazanır. Ahtisaari ve Roma falcısı!.. Nobel Barış Ödülü sahibi Finlandiya Eski Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari, saygın bir devlet adamıdır. Ahtisaari, Washington'da katıldığı bir toplantıda, Türkiye-AB ilişkilerini değerlendirdi ve "Türkiye'nin önüne suni engeller koymak onurluca bir davranış olmaz ve ben onurlu davranmayan bir Avrupa'da yaşamak istemem" çıkışını yaptı. Ahtisaari, konuşmasında Nobel Barış ödülüne aday gösterilmeden önce Roma'da el falına baktırdığını ve falcının 1 yıl sonra mükemmel bir şey olacağını söylediğini belirterek, "Bu sürede Nobel Barış Ödülü'nü aldım. Falcı, ayrıca 90 yaşına kadar yaşayacağımı söyledi. Umarım 90 yaşıma kadar Türkiye'nin üyeliğini göreceğim" dedi. Bir küçük hatırlatma, Ahtisaari halen 72 yaşında! Seçimler bitti, artık iş zamanı Almanya ve Yunanistan'da seçimler tamamlandı. Beklendiği gibi Merkel ve Papandreu seçimlerden galip çıktılar. Bakalım Merkel ve Papandreu yeni dönemde, hem ikili hem de Türkiye-AB ilişkilerinde çıkmaz sokaklarda gezmeye devam mı edecekler; yoksa ahde vefa gösterip, destek mi verecekler?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.