"Türkiye Modeli" ekimi bekliyor
Hükümetin "Türkiye Modeli" olarak adlandırdığı "demokratik açılım süreci"nde gözler, 1 Ekimde başlayacak yeni yasama yılına çevrildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çalışmalar hakkında Meclis'e bilgi sunacak.
Türkiye Modeli'nin kabul görmesinde, kamu yöneticilerinin tutumları çok önemli. Onların yaşadıkları kafa karışıklığı dikkat çekiyor.
Örneğin bölgede görevli bazı vali, kaymakam ve garnizon komutanları toplantılarda Kürtçe şarkı/türküye tepki gösterirken bazıları hoşgörü ile yaklaşıyor.
Oysa hükümet, TRT Şeş açılımı ile bu sorunu çoktan aştığı düşüncesinde.
Başbakan Erdoğan'ın Meclis'te yapacağı açıklama, uygulamada ortaya çıkan karışıklık ve koordinasyon eksikliklerini de sona erdirecek gibi görünüyor.
Türk gibi başladık İngiliz gibi bitirelim!
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 29 Temmuzda kameraların karşısına geçti ve "Demokratik Açılım Süreci" ile ilgili ilk resmî açıklamayı yaptı. 31 Ağustosta da ikinciyi.
Birinci açıklama heyecan fırtınası estirdi, ikincisi ise karamsarlık bulutları getirdi. Açılıma çizilen sınırlar nedeni ile umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. Çünkü bu, gerçekten uzun ince bir yol. Bugün çözülmeye çalışılan sorun: 1978'de yerel olarak başladı...
15 Ağustos 1984 Eruh katliamı ile ülke geneline mal oldu.
Önce Bekaa Vadisi'ne yerleşti, sonra dost ve müttefik bilinen ülkelerin desteği ile uluslararası boyut kazandı.
Gelinen noktada başta Kürt kökenli vatandaşlarımız olmak üzere, kimse aldatılmışlık duygusuna kapılmamalı.
Katkı noktasında, herkes yapıcı olmaya devam etmeli.
Hatırlayalım, 1990'lı yıllardan bu yana sorunun çözümüne ilişkin adımlar atıldı ama sonu getirilemedi.
Süleyman Demirel Başbakan olarak koalisyon ortağı Erdal İnönü ile birlikte çıktığı Güneydoğu gezisinde, 7 Aralık 1991 tarihinde "Kürt realitesini tanıyorum" deyince yer yerinden oynamıştı.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş de aynı gezide, çocuklara Kürtçe "Vara vara" (Gelin gelin) diye seslenince ezberler bozulmuştu.
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal da "Benim ailemde de Kürt kanı var" diyerek bu sorunu çözmek için çaba harcamamış mıydı?
Cumhuriyet hükümetleri bölgedeki sorunların çözümü için AK Parti dönemine kadar 18 ekonomik paket açmış. Hepsi Türk gibi heyecanla başlatılmış ama Türk tipi çalışma tarzı ile sonu getirilememiş.
Bu kez olsun Türk gibi başladık, İngiliz gibi soğukkanlı bitirelim!
Maç diplomasisinin perde arkası
Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Türk dış politikasının dümenine geçtikten sonra yoğun temposu ile parmak ısırtıyor. Suriye-Irak arasındaki krizin çözümüne katkı sağlayan Davutoğlu, Ermenistan açılımı ile de ses getirdi. Hatırlanacağı üzere Ermenistan süreci, geçen yıl 6 Eylülde Erivan'da oynanan Ermenistan-Türkiye milli maçı ile başlamıştı. O seyahatte Başbakan Başdanışmanı olan Davutoğlu'nun yakın çevresine anlattığı iki anekdotu güncel değeri nedeniyle bugün sizlerle paylaşmak istiyorum.
* Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Türk heyeti havaalanından Erivan şehir merkezine doğru ilerlerken yol üzerinde "soykırım" iddialarının tanınmasını isteyen pankartlar taşıyan protestocu gruplar görüyorlar. Bunun üzerine diplomatlar devreye giriyor ve Ermeni muhataplarına "Eğer bu tür protestolar maç sırasında da yaşanacaksa, Sayın Cumhurbaşkanı maçı izlemeden ülkenizden ayrılacak" mesajı veriyorlar. Ve maç sırasında Ermeniler, Türkiye Cumhurbaşkanı ve Türk Milli Takımı'na yönelik protestoda bulunmuyorlar.
* İkinci anekdot ise sporla siyasetin kesişme alanı ile ilgili. Milli Takım 1-0 öne geçince Türk diplomatlar, "Bu skor bize yeter. Teknik heyete haber gönderelim. Maç böyle bitsin" diye şakalaşıyorlar. Maç 2-0 olunca da "İnşallah 3 veya 4-0 olmaz. Yoksa buradan çıkamayız" temennileri yükseliyor...
Merkel-Sarkozy dayanışması pekişecek mi?
Almanya 27 Eylül Pazar günü, sandığa gidecek. Seçimde 690 bin Alman vatandaşı da oy kullanacak. 2002'deki seçimlerde Gerhard Schröder'in 6 bin oy farkla seçimi kazandığı hatırlanırsa, Türk seçmenlerin de önemi anlaşılır. Hıristiyan Demokrat Parti'nin lideri Angela Merkel, sosyal demokratlara ihtiyaç duymadan yeni koalisyonu kurabilirse, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile oluşturduğu Türkiye aleyhtarı cepheyi genişletecek. Bu yüzden Almanya'daki Türklerin tercihleri belirleyici olacak. Bakalım Merkel, seçimden sonra istediği hükümeti kurup Türkiye karşıtı politikaları sürdürebilecek mi?