Kendi yağı ile kavrulmak...

A -
A +

"Kendi yağı ile kavrulmak" güzel deyimlerimizden biridir. Vejetaryen okuyucularımdan özür dilerim, ama kuzu etinin kendi yağı ile kavrulması, çok lezzetli olur. Ne var ki, kendi yağı ile kavrulmaya çalışmak, hiç bir ülkenin kaldıramayacağı bir lükse ve külfete dönüştü; hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Vaktiyle, birçok gelişmekte olan ülke, kendi yağı ile kavrulmak adına, ekonomilerini "düşük milli gelir-düşük tasarruf-düşük yatırım-düşük milli gelir-..." diye bilinen bir kısır döngüye hapsetti. Yukarıdaki kısır döngüyü, bazı iktisatçılar, "Fakirliğin sebebi, fakirliktir!" tarzında açıklamışlardır. Kendi kendine yetmeyi hedefleyen "otarşik" büyüme ve kalkınma modellerini sürdürebilmek neredeyse imkansız hale geldi. Böyle bir kara sevda yüzünden birçok ülke, "kavruk" ve "haşlak" bir hayat tarzına mahkum oldu. Otoriter rejimler, kendi kendine yetmek adına ülkelerini ve halklarını yoksulluğa kilitlediler. Otarşik politikaların "ekonomik bağımsızlık" anlamına gelmediği anlaşıldı, ama iş işten geçti; sadece "ekonomik bağımsızlık" değil, "siyasi bağımsızlık" da buharlaşıverdi. Kedinin rengi... Çin lideri Deng Xiaoping, otarşinin çöktüğünü yıllar önce fark etmiş ve şöyle demişti: " Fare tutabildiği sürece, kedinin siyah ya da beyaz olması önemli değildir!" Bu sözler, Çin pragmatizminin sloganı oldu. (Başkan Mao için önemli olan, kedinin rengiydi!) Deng, Sovyetler Birliği de dahil olmak üzere birçok sosyalist ülke ve Orta Doğu'daki Baas rejimleri tarafından aforoz edildi, kediye benzeyen karikatürleri çizildi, fakat aforoz edenlerin büyük bir bölümü, yıllar sonra Deng'in çizgisine geldiler. Lanetledikleri, Avrupa Birliği'ne, NATO'ya ve IMF'ye üye oldular, krize girdiklerinde Stand-by imzaladılar. Çavuşesku iktidarında kendi kendine yetmeğe çalışan Romanya'da, bankacılık sektörünün tamamına yakını halen yabancıların elinde. Güney Doğu Asya'nın kaplanları ve Japonya, kendi yağları ile kavrulmayı denediler, fakat başaramadılar. Bir ülke, dış ticaret yaptığında, sermaye hareketlerini serbest bıraktığında, kendi yağı ile kavrulmamayı seçmiş oluyor. Çağımızda oyunun kurallarını, "karşılıklı bağımlılık" (interdependence) denilen süreç belirliyor. Mesela, büyüme cari işlem açığına yol açıyorsa, başkasının yağı ile kavruluyoruz demektir. Başkasının yağını kullanmanın birtakım sınırları olduğunu da unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla, yağın sahibi, kalitesi, bileşimi ve sürdürülebilirliği gibi bir dizi kritik değişken ile yüzleşiyoruz. Yağ ve kavrulma muhabbeti, iktisat teorisinde, ekonomik büyümenin ve kalkınmanın finansmanı problemine indirgenebilir. Global düzen içinde stratejik olmak, hiçbir ülkeye kendi rolünü seçme özgürlüğü vermiyor. Bulunduğunuz coğrafyada, sizi kendi yağınızla baş başa bırakmıyorlar. Küreselleşme, tek başına bir kalkınma stratejisi değil, ama her türlü büyüme ve kalkınma stratejisinin küreselleşme rüzgârını dikkate alması gerekiyor. Üretim, satış, ve finansman her geçen gün biraz daha küreselleşiyor. Global ekonominin yönetimine ilişkin yeni süreçler gündeme geliyor. Mesaj alındı! NATO Zirvesi dolayısıyla, bir kere daha enjekte edilen mesajları beğendiniz mi? "Uluslarüstü Yönetici Sınıf" (Transnational Managerial Class) ve "Hükümetsiz Yönetim" (Governance without Government) gibi kavramlarla tanışıyoruz. Böylece, uluslararası iş bölümünü yeniden yapılandıran süreçler, göz kırpmaya başlıyor. Bunlar şimdilik, oldukça ham ve lezzetsiz görünüyor, ama çeşitli katkı maddeleri ve soslarla olgunlaştırılıyor. Ne yapalım? Mesajı aldık, bekliyoruz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.