Yalanlar da küreselleşti

A -
A +

Vaktiyle, ABD eski Başkanı Clinton bir skandala bulaştı. İlk önce reddetti, daha sonra kendisine yönelik ithamları kabul etti ve özür diledi. İşte o günlerde, tüm magazin medyası bayram yapıyordu. Bir Cumhuriyetçinin yaptığı konuşmayı hiç unutmuyorum. Başkan Clinton'a bakarak, "Kandırdın.." (You misled..) diye başladı; verdi, veriştirdi: Aileni kandırdın! Ulusu kandırdın! Beyaz Saray'ı kandırdın! Kongre'yi kandırdın! Biraz durakladı ve ilave etti: Dünyayı kandırdın! Böylece, skandal küreselleşmiş oluyordu. Bu manzarayı gören üçüncü dünya aydınları, "Adamlarda ne demokrasi var be kardeşim! Bizimkiler, ayak üstü yüz tane yalan söylüyor, ama hiçbir şey olmuyor..." diye gıpta ediyordu. Çok geçmeden, Başkan Clinton, ABD halkına seslenen duygusal bir konuşma yaptı ve itiraflarını sıraladı: "...İnsanları, hatta kendi eşimi bile aldattım. Bunun için çok müteessirim..."(*) Kitleler, sloganlarla düşünür. Demokratların 2004 seçimindeki sloganlarından bir tanesi şöyleydi: "Clinton yalan söylediğinde, hiç kimse ölmedi!" (Sloganın orijinali, daha veciz ve kafiyeli: No one died when Clinton lied!) T-shirtleri ve posterleri süsleyen bu slogan, Irak'ın işgaline atıfta bulunuyordu. Gerçekten, Clinton yalan söylediğinde ve itiraf ettiğinde kimse ölmedi, ama First Lady Hilary Clinton'un sakinleştirici, Monica Lewinsky'nin ise psikolojik yardım aldığını medyadan öğrendik. Yalan performansı bakımından tarihe geçen birçok şahsiyet var. Hitler, Mussolini, Franco, Stalin gibi diktatörlerin sadece zulümleriyle değil, palavralarıyla da ünlü olduklarını biliyoruz "Biz tereyağı yemedik, top yaptık!" sözü ile tarihe geçen Nazi Almanyası'nın propaganda nazırı Göbels, Hitler'in yalanlarını kitlelere enjekte etmekle görevliydi. ABD eski başkanları ile ilgili enteresan bir kıyaslamadan söz edilir: Abraham Lincoln, yalan söylemeyi beceremezmiş; Richard Nixon, doğru söyleyemezmiş; Ronald Reagan, doğru ile yanlış arasındaki farkı bilmezmiş. Velhasıl... Batı kapitalizmi, kullanmadık istismar etmedik hiçbir şey, ama hiçbir şey bırakmamış. "Kapitalist ülkelerde, yalan da dahil olmak üzere fiyatı olan her şey üretilir" sözü boşuna söylenmemiş. Sermaye, her zaman yeni ideolojiler, yeni yalanlar bulabiliyor, ama bazı ideolojiler sermaye bulamayabiliyor. Egemen ideoloji, egemen sınıfın ya da sınıfların ideolojisidir. Yalan, egemen sınıfların ideolojilerinin "ayrılmaz" ve "olmazsa olmaz" bir parçasıdır. En büyük yalan da, egemen ideolojinin, yani egemen sınıfların yalanıdır. II. Dünya Savaşı'nın (ya da II. Paylaşım Savaşının!) sonunda yeniden yapılanan kapitalist dünya, 11 Eylül'den sonra, çok kapsamlı bir bölüşüm kavgasının sancılarını yaşıyor. İkiz kulelerin tozu dumanı altında düşünmeye devam ediyoruz. Bir yalan düşünün ki, askeri, politik ve ekonomik bir güç tarafından üretiliyor ve pazarlanıyor. Böyle bir yalan ve onun taşeronları ile baş edebilmek gerçekten çok güç. Dolayısıyla, yalanın küreselleşmesini normal karşılamak gerekiyor. Yakında toplanacak Davos Zirvesi'nde de küresel yalanlar birbiriyle çarpışacak. Global köyün yalanı da global olur. Öyle değil mi? *** (*) "President Clinton's address to the Nation" Washington Post, Monday, August 17, 1998

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.