Bazan; bir şehir ölür

A -
A +

Bir zamanlar; İstanbul'un tüm semtlerindeki çarşılar daracık yolların iki tarafı dükkanlar ve beş katlı apartmanlardan oluşmaktaydı... Artık bu semtlere trafik belasından girilemiyor... İstanbul'un her ilçesi her geçen gün Manhattan'laştırılıyor. Bakırköy, Etiler, Beşiktaş, Şişli, Sarıyer, Kadıköy gibi ilçelerde bunun en çarpık örneğini yaşıyoruz... İlk defa 'globalleşme' adıyla açılan Galleria alışveriş merkezine bütün İstanbul halkının akın ettiği günü hatırlıyorum... Merhum Özal törenle açmıştı... Sanki; uzaydan bir şeyler gelmiş ve bedava dağıtılıyormuş gibi aylarca ve yıllarca halk sabahtan akşama kadar alış veriş yaptı ve evlerine geri döndü. Yetmedi, çevre illerden otobüslerle gelen kafileler 'müze' gezer gibi akın etti. * Gülerek alanlar, ağlayarak ödediler... Ve Anadolu yakasına Capitol, ardından Etiler'e Akmerkez, sonra Bakırköy'e Carousel, Capacity, Fly inn, Beşiktaş Levent'e Metro City, Kanyon, Şişli'ye Cevahir, Sarıyer'e İstinye Park derken alışveriş çılgınlığı körüklendikçe işler kızıştı... Carrefour, Migros, Metro, Real, Bim ve Koçtaş gibi süpermarketler şehrin her yerinde mantar gibi bitmeye başladı... Ne yapar bunların hepsi? Mal satar! Bu trilyonlarca liralık alışveriş merkezlerindeki bütün ürünlerin markasını toplasınız yüzü geçmez. Her markanın her çarşıda bir şubesi var... Bu milyar dolarlık çarşıların masrafları ise elbette etiketlere yansıtılıyor... Kredi kartına yüklenen vatandaş aldıkça aldı... Bir kilo domates almak için marketten kafasını içeri sokan bin değişik malzeme alıp çıkıyor... Kredi kartına yüklendikçe bankalar her akşam zil çalıp oynuyor... * Trafik çilesini hiç hesaba katan yok... Bu semtlere artık girilmediğinin farkına varan yok... Giren trafikte deliriyor... Bu çarşıları yapan, leblebi gibi araba satan, kenti konut mezarlığına çevirip de trilyonlarca dolar para kazananlar vatandaşın cebine hiç acımadan ellerini uzatırken, birileri de çıkıp bunlara diyemiyor ki; "Bari bu yolları da siz yapın!" * Yedi tepeli şehrin her tepesine bir ünlem işareti gibi dikilen çarşılara ve bankalara ait gökdelenlere baktıkça hayrete düşenler, asırlık medeniyete ait bir şehri içinde yaşamak isteyenlerle birlikte öldürdüklerini ne zaman fark edebilecekler? Bazan bir şehir işte böyle kahrından ölür... İçindekiler ise deliler gibi umutlarına koşarken, bir ihtimal gibi bir uçtan bir uca kazanmak için dolaşıp dururken, aslında kazanmadığını ve daima kaybettiğinin farkına varabilecek mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.