Estetik kaygıdan uzak inşa edilen kentlerin geldiği durum bütün acımasızlığıyla gözler önünde duruyor... Kentlerde artık yaşanılmıyor... Sadece yaşlanılıyor! Kentleri beton yığınına çevirmenin bedelini sadece bugün yaşayanlar ödemiyor, gelecek nesillere de ağır bir miras bırakılıyor... Kentlerin sevimsiz yüzünden birinci derecede sorumlu elbette yapanlardır ama sevimsiz projeleri hayata geçiren mühendisler, mimarlar ve belediyeler ise daha çok sorumludur... * Kentlerin sevimsizliğini ve geldiği yeri sert bir dille eleştiren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'Kentleşme Şura'sında' bu sevimsizliğe bir son verilmesi gerektiğini, estetik kaygının öncelikler arasında birinci kriter olmasını arzu ettiğini belirterek, kamu binaları da dahil olmak üzere son 30 yılda inşa edilen yapıların estetikten uzak olduğuna dikkat çekti... Doğruydu... Acımasızca bir eleştiriydi... Siyasetten uzak tarihi bir söylemdi ve belki de devletin en büyük itirafıydı... * İstanbul Erkek Lisesi... İstanbul Valilliği... Sultanahmet Cezaevi... Dolmabahçe Sarayı... İTÜ Taşkışla Binası Haydarpaşa Lisesi... Haydarpaşa Tren Garı Selimiye Kışlası Ve Kuleli Askeri Lisesi Yine, Sultanahmet Camii Ve Ayasofya... Süleymaniye Camii... Selimiye Camii... Kız Kulesi... Galata Kulesi... Bunların hepsini yüzyıllar önce devlet yapmış veya yaptırmış, ya da yapılmasına izin vermiş... Modernizmin gelmediği, tekniğin yüksek seviyelerde olmadığı o yıllarda yapıların hali ile yüzyıllar sonra modern bir çağda yapılanların resimleri karşılaştırıldığında kıyas dahi kabul etmiyor... Beton yığınları, hastalık üreten plazalarda güneşe hasret insanlar modern cezaevlerinde gün tüketiyor... 'Sağda estetik kaygısı yoktur' deniliyor... Doğru ama eksik bir bilgiydi... Yüz yıl sonrasının sağcılarında denilse daha iyi olacak... Çünkü yukarıda sıraladığımız tarihi eserlerin hiçbirini solcuların yapmadığı bilgisini hatırlamak gerekiyor... Estetik kaygıdan uzak yapılan hiçbir yapı değer kazanmıyor ve geleceğe taşınamıyor...