Bay Ripley mi yoksa Selahattin Demirtaş mı daha yetenekli

A -
A +

"Türkiye Türklerindir" logolu gazete ve Cumhuriyet dışında özel mülakat vermemeye özen gösteren Selahattin Demirtaş dün de bir Cemaat gazetesine konuştu.

Demirtaş'ın, Habur Açılımını "ihanet projesi", Çözüm Sürecini ise "Yıkımın tescili" olarak değerlendiren gazetedeki mülakatı oldukça ses getirdi. Ama yanlış anlaşılmasın, ülkedeki barış cephesinin elini güçlendirecek, çözüm karşıtlarının ağzının payını verecek bir aksi seda değildi bu. Cemaat çevreleri ve ulusalcı koalisyon, Çözüm Süreci'nin tarafı olan partinin liderinin sözlerini "itiraf" kabilinden yaydılar.

Mülakat sayesinde, Demirtaş'ın, Kandil'den bile nadiren işittiğimiz "özerklik, sürecin olmazsa olmazı" sözleri, batıdaki süreçten kaygılı adreslere de elden teslim edilmiş oldu. Cemaat "Teröristlerle görüşen devletin ihanet projesi" söylemini bizzat hedef aldığı siyasetin liderine mühürletti.

Tabii ki görüşme sırasında Demirtaş'ın sıkça telaffuz ettiği ve "Öcalan'ın bile istese de durduramayacağını" vurguladığı  "sokak tehdidi" de metinde layığıyla öne çıkartılmıştı.
E misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş. Sayın Demirtaş da Cemaat'in gazetesinde, aralarında seçilmiş siyasilerin ve Kürtçe kursuna giden çocukların da olduğu 8000 kişiyi tutuklayanların "KCK zulmünden"  bahsedecek değildi. Hükümetin kamu güvenliği paketinden şikâyet ederken, Çözüm Süreci'ni askerî yöntemlerden geri dönüldüğü için teslimiyete eşitleyen Cemaat bürokrasisine de sitem edemezdi. O da tuttu en "emekçi haliyle" gazetenin madenci patronunun işletmelerindeki "bürokratik denetim zulmünden" yakındı.

Demirtaş ne yaptığını bilen bir siyasetçi

Allah aşkına söyler misiniz, şimdi bu röportaj neye "hizmet" etmiş oldu?

Çözüm Süreci'nden kaygılı olan kesimlerin kafasındaki soru işaretlerini mi giderdi? Süreci sabote etmeye çalışanların maskesini mi düşürdü? Halkın barışa desteğini mi güçlendirdi? Yoksa Cemaat'in, "devletin tavizi ve PKK'nin fütursuzluğu" söylemine hapsettiği milliyetçi çözüm süreci analizine mi katkı yaptı?

Kuşkusuz Demirtaş deneyimli bir siyasetçi. Dolayısıyla, konuştuğu mecranın niteliğinin, siyasetine yaklaşımının, Çözüm Süreci'ndeki muhatabına hangi noktalardan muhalefet ettiğinin farkında. Yani amiyane tabirle bir tongaya düşme hâli söz konusu değil.
Peki o hâlde Demirtaş bunu niçin yapıyor?

Çözüm Süreci'ne açıktan muhalefet eden, hatta bu işi zaman zaman ırkçılık ve hedef gösterme boyutuna vardıran Cemaat'le muhabbetinin sebebi ne? Bölgede, Kürt sokağında sicilleri ortada bu yapıdan "Cemaat gönüllüsü" diye bahsedip, sorumluluğu "öz eleştiri verseler ya" naifliğinde geçiştirmesini nereye koyacağız? Köşk'e Çözüm Süreci'ni devam ettirme vaadiyle çıkan Erdoğan'ı "Kürt düşmanı", barışa açıktan muhalefet eden ırkçıları ise "batıda ortak eylem koyacak partner" ilan etmesinin hikmeti ne?

Evet Demirtaş, tıpkı Çözüm'ün arifesini kâbusa çeviren 7-8 Ekim olaylarında olduğu gibi yine ne yaptığını çok iyi biliyor. Aynen "Ne iş yapıyorsunuz" denildiğinde "Ermeniyim" diyen simsarların Hrant'ın katledilmesinde adı geçen tiplerle Cemaat kanallarında boy gösterenler gibi. İki halka da, çözüme de, barışa da düşman olanlarla bilerek ve isteyerek saf tutuyor.
Anthony Minghella, Demirtaş'ın Çözüm Süreci'ndeki performansını görse, eminim "Yetenekli Bay Ripley" rolünü Matt Damon'a verme kararını gözden geçirirdi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.