CUMHURBAŞKANI İLE İLİŞKİMİZE KİMSEYİ KARIŞTIRMAM

A -
A +

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 6-7 Aralık tarihleri arasında Yunanistan'ın başkenti Atina'daydı. Davutoğlu'na Atina'da temasları sırasında 10'a yakın bakan ve pek çok iş adamı da refakat etti.

Başbakanın gezisini bir grup gazeteciyle birlikte izledim. Eşsiz tarihi, yemekleri ve sıcakkanlı insanlarıyla hiç yabancılık çekmediğim Atina, ziyaretimiz sırasında epey gergindi. Ne yazık ki yıllardır kesintili iktidarların yol açtığı ekonomik sıkıntılarla cebelleşen Yunanistan, ziyaretimiz sırasında da gergindi. 15 yaşındaki Aleksis Grigoropulos isimli bir gencin, sokak gösterilerinde polis kurşunuyla hayatını kaybetmesinin 6. Yıldönümü nedeniyle kentte olağanüstü güvenlik tedbirleri hakimdi. 2 milyona yakın mülteciye "sessiz sedasız" ev sahipliği yapan bir ülkenin vatandaşı olarak, Sintagma Meydanı'nda aileleriyle birlikte yatıp kalkan 150 civarındaki Suriyeli mültecinin dramı da içimi acıttı.

Dönüş yolunda uçakta Başbakan Davutoğlu ile röportaj yapma fırsatı bulduk.

 

Başbakanın, kardeş iki ülkenin ilişkilerinin yanı sıra, iç politikaya dair sorularımıza verdiği cevapların satır başları şunlardı:

İKİ ÜLKE BİR COĞRAFYA GİBİ KONUŞULDU

Genel olarak Söylemek gerekirse çok verimli geçti. Yüksek düzeyli işbirliği konseyi mekanizması ilişkileri düzene koyuyor. Muhatapların birbirini daha yakın tanımalarını sağlıyor. 9 bakanla buradaydık ve güzel tarafı psikolojik bariyer yoktu. Oturup, iki ülke sanki bir coğrafyaymış gibi konuşuldu. Mesela ulaştırma projeleri nasıl geliştirilir? Mesela Çanakkale köprüsü yapıyoruz. Midilli adasından Yunanistan ana kıtasına Çanakkale köprüsü yapılınca en kısa yol Balıkesir tarafını geçip Çanakkale köprüsünden Yunanistan'a girmek olacak. Kara yoluyla en kısa yol bu olacak. Eğer İstanbul-Selanik arasına hızlı tren yapılırsa iki şehir turizm üzerinden birleşecek. Yine enerji politikalarında, yatırımda turizmde hep iki ülke potansiyelini değerlendirip adım atma kararlılığı var.

YUNAN MUHALEFETİNE TAVSİYE

Havaalanında (Yunan ana muhalefet partisi) Syriza'nın lideriyle (Aleksi Çipras) konuştum. Bir buçuk saate yakın. Onunla bazı kanaatlerimi paylaştım. Ak Parti iktidara geldiğinde şimdiki Yunanistan'a benzer çok büyük bir bunalım vardı. Ekonomik kriz vardı yerleşik partiler çökmüştü. Ak parti her şeye bir anlamda meydan okuyarak geldi. IMF'ye halkın tepkisini dile getirdi. Halka bir perspektif çizdik. Bu Maceracı bir perspektif değildi. Meydan okuma karşısında cesur fakat uygulanabilir programlardan oluşuyordu. Siz de dedim Yunanistan'ın güçlü olmasını istiyorsunuz. Siz de halka ne teklif edeceğinizi iyi düşünerek dile getirmeniz lazım.

TÜRKİYE'DEKİ GEÇİŞİN PÜRÜSÜZLÜĞÜ TAKDİR TOPLAMIŞ

Burada Batı Trakyalı soydaşlarımızın dışında İstanbul Rumlarıyla da görüştüm. Onların da bir kısmı Türkiye'ye dönmek istiyor. Yani burada ekonomik krizin getirdiği şartlar vs... Türkiye'nin bir çekim alanı bir cazibe merkezi olması söz konusu. Mesela büyükelçimiz söyledi, aynı zamanda 4 gazeteciyle röportaj yaptık. Türkiye'deki bu geçişin bu kadar pürüzsüz bu kadar sakin olması burada çok takdir toplamış. Bana da ifade  ettiler. Yunanistan ve Avrupa'da geçiş süreçleri sancılı olurken Türkiye'de en kritik geçiş süreçleri son derece pürüzsüz bir şekilde ve hiçbir istikrarsızlık emaresi olmadan Yaşanmış olması büyük bir takdir topluyor diye ifade ettiler.

Kıbrıs konusunda bir formül üzerinde çalışma kararı aldık. Kıbrıs müzakerelerinin tekrar Başlaması ama Kıbrıs'ın doğal kaynaklarının her iki Tarafın doğal kaynağı olduğu gerçeğinden hareketle bir formül, çalışma yapalım konusunda da mutabık kaldık. Tabi sorunlar bir kalemde bitecek sorunlar değil. Kıbrıs olsun Ege Azınlık sorunları ama önemli olan iki tarafta da pozitif ajandaya Dönük olumlu gündeme dönük bir irade var. Var olan sorunları rahat konuşmaya dönük de bir Üslup ortaklığı var. Güzel bir ziyaret oldu.

TÜRKİYE VE YUNANİSTAN BERABER KAZANABİLİR
 
Soru: Gazla ilgili mutabık kaldığınız çerçeve nedir?

 
Yani bizim söylediğimiz husus şuydu. Ya kapsamlı çözüme ulaşacak şekilde Müzakereler hızlansın ve müzakerelerden sonra yeni devlet gazı araştırsın ve bulsun. Dolayısıyla her iki toplumun olsun. Ya da vakitte gecikme olacaksa iki taraf da ortak bir komisyon kursun birlikte gazı çıkaracak şekilde. Ve bu gazdan gelen gelir de çözüm için Kullanılacak şekilde değerlendirilsin. Böyle bir formül olursa Türkiye de Yunanistan da bunun bir parçası olur ve bu gaz Türkiye üzerinden, Yunanistan üzerinden Avrupa'ya ulaştırılır. Fakat maalesef Rum tarafı tek Taraflı adımlar attı. Bunun üzerine biz de Barbaros Hayrettin'i göndermek zorunda kaldık açıkçası. Bir sabah bizim gemi boş boş oturuyor bir yere gönderelim diye göndermedik bunu. Mutabık kalınan konu şu. Onlar da diyor ki iki toplumun hakkı bunlar. Siz Barbaros Hayrettin'i çekin Müzakereler başlasın. Biz de diyoruz ki ama bir mekanizma kurulsun. Şimdi işte bu çerçevede müzakere edelim. İki toplumun da haklarını gözetecek nasıl bir formül bulunabilir... Herkes şunu fark etti. Tek Taraflı bir şekilde çıkarılması ve işletilmesi mümkün olmayacak. Şimdi nasıl olacak konusunda bir müzakere süreci imkanı Doğdu ve bunda da Türkiye ile Yunanistan'ın birlikte çalışma iradesi var. Sonuca yakın bir şey var ama onu ben şimdi zikretmeyeyim. Önümüzdeki günlerde toplanılacak. Olumlu bir atmosfer var. Takribi bir çözüm formülü var bizim teklif ettiğimiz onların da konuşabiliriz dediği bir çözüm var ama buna şimdi girmeyelim. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir toplantı yapılacak.

CUMHURBAŞKANIMIZ İLE YENİ TANIŞMADIK
 
Soru: Cumhurbaşkanı'nın bazı açıklamaları oldu. Bunlardan birisi sizinle sayın cumhurbaşkanının arasının açılmaya çalışıldığı yönünde haberler yapıldığı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?


Ben sayın cumhurbaşkanının açıklamalarını gördüm. Bir kere bu (yayınlar) beklenmedik bir gelişme değil açıkça söylemek gerekirse. Bir zamandır, geziden bu yana, önce geziyle acaba parti içinde ve Türkiye'de bir hükümet sıkıntısı çıkartılabilir mi diye bir çaba oldu. Biz bunu aştık. Gezi sonrası sertleşmeyi Demokratikleşme paketiyle karşıladık. 17 Aralık özellikle de 25 Aralık'ta doğrudan Cumhurbaşkanımız hedef alıp yine bir kaotik durum amaçlandı. Buna karşı da aynı kararlılıkla 30 Mart Seçimlerinde başarı sağlandı. Arkasından ak parti içinde bir ihtilaf çıkarılabilir mi diye bir beklenti oluştu. Ama 10 Ağustos seçimleri arkasından ak partide sakin ve bence bir Erdem dersi olabilecek nitelikteki geçiş birilerini rahatsız etti. Baktılar ki bir zamandır bekliyorlar, bu sakin geçişte her hangi bir gelişme olmayınca bu sefer bir sıkıntı olabilir mi diye yorumlar üzerinden... Bunlar beklenebilecek şeyler açıkça söylemek gerekirse. Cumhurbaşkanı ile başbakan arasında iki makam arasında çatışma, ihtilaf bir farklı görüş çıkabilir mi diye uzun zamandır beklendiğini biliyoruz. Cumhurbaşkanımız da biliyor ben de biliyorum. Şunu ifade edeyim. Cumhurbaşkanımızla biz yeni tanışmadık. On Yıllara varan tanışıklığımız var. Yedi yıla yakın ben başdanışmanlığını Yaptım. Siyaset düşünmeden başdanışmanlığını Yaptım bunu herkes biliyor, en kritik süreçlerde her şeyi paylaştık. Daha sonra dışişleri Bakanı olarak Başbakanımızın yanında çalıştım beş yıla yakın.

Yine her şeyi paylaştık ve bütün kritik süreçlerden omuz omuza çıktık. Şimdi başbakan olarak da sayın Cumhurbaşkanımız da yine birlikte çalışıyoruz.

ERDOĞAN İLE KADER ARKADAŞIYIZ

Şunu herkesin bilmesi lazım ki böyle gazete haberleriyle yorumlarla cumhurbaşkanımızla benim Aramıza birinin girmesi mümkün değildir. Biz kader arkadaşıyız. Çok zor süreçleri birlikte aştık. Bir kere Herkes bunu bilsin. Bu konularda da bağışıklıyız. Aşılıyız tabiri caizse. Böyle bir ihtilafı körüklemek isteyen taraflar olursa.... Bizim Aramızdaki dostluk siyasetle başlamış değil. Siyasetle kaim değil. Bulunduğumuz makamlarla irtibatlı değil. Kalıcı ve dünya ahiret dostluğuna dayanan bir birlikteliktir. Bir de buna devlet geleneğinin getirdiği sorumluluklar eklendi. Dolayısıyla sayın cumhurbaşkanımızla bizim ilişkimiz hem devlet geleneğinde cumhurbaşkanı başbakan ilişkisidir. Yetkilerimizi kullanırken bu geleneğe Sadık olarak kullanırız. Ama şahsi ilişki bağlamında da öyle kolay sarsılacak bir ilişki biçimi değildir. Bu yönde yapılacak hiçbir yorumun bizim için kıymeti harbiyesi yoktur.

YOLSUZLUĞU İKİMİZ DE TOLERANS GÖSTERMEYİZ

İkincisi yolsuzluklar konusu. Cumhurbaşkanımızın geçmişteki, bizden önceki yolsuzluklar konusunda takındığı tavır bellidir. Ak parti yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklara karşı yola çıktı. Bunun üçünde de önemli mesafe katledildi. Yasaklara karşı Demokratikleşme.... Yoksulluğa karşı... Son gelen rakam yoksulluk gibi görünen 4,6 dolar günlük gelir biz geldiğimizde yüzde 30'du. Şimdi yüzde 2,7. Yolsuzluğa gelince.,, Türkiye 12, 13 yılda birden maden, petrol kaynakları keşfetmedi. Birisi bize milyarlarca avroları vermedi. Nerden geldi bu kaynaklar? Ne geldi de böyle kalkınma hamlesi sağlanabildi? Geçmişteki yolsuzluk ve hortumlanma olayları kesildi ve Türkiye bereketlendi. Bu konuda kimsenin şüphesi olmamalıdır. Peki olabilecek muhtemel yolsuzluklar karşısındaki tutum... Ola ki bazı istenmeyen olaylar yaşanır. Bu konudaki tutuma bakıldığında ki mecliste soruşturma komisyonu Başbakanımızın yani Cumhurbaşkanımızın talimatıyla kuruldu. Yeni kurulmadı. Eğer bir şey saklama arzusu olsaydı bu kurulmazdı. Şu anda da hiçbir müdahale olmadan yürüyor. Ama bir taraftan da biliyoruz ki bütün o dosyaların yan yana getirilip bir dinamit etkisi yapması için yan yana getirilip uzun süre bekletildikten sonra gündeme getirilmesi sonra da 25 Aralık'ta doğrudan Cumhurbaşkanımızın hedef alınması orada siyasete bir müdahale ve darbe yöntemi olduğu da aşikâr. Bütün bunlar yaşandıktan sonra soruşturma komisyonu kurulmuş ifadeler yapılmış... Bizim olağanüstü kongrede ben emaneti cumhurbaşkanımızdan devralırken yaptığımız konuşmalara bakın. Sayın Cumhurbaşkanımız da yolsuzluklara karşı hiçbir tolerans olmayacağını vurguladı ben de yolsuzluk yapan kardeşim olsa kolunu koparırım dedim. İnsanoğludur ola ki bir takım nefsi şeylere düşer. Bizler melekler dünyasında yalıyor değiliz. Ak parti yolsuzluklara karşı tedbir almıştır. Ama ola ki bir yolsuzluk olursa da buna ne Cumhurbaşkanımız tolerans gösterir ne ben gösteririm.

ERDOĞAN'LA İLİŞKİMİZE KİMSENİN MÜDAHALE ETMESİNE İZİN VERMEM

Dolayısıyla üç şeyle dikkat çekiyorum. Bizim ilişkimize kimsenin müdahale etmesine izin vermem. Kimsenin her hangi bir şekilde bir fitne bir şüphe uyandıracak şekilde ister dışarıdan ister içeriden girmesine izin vermeyiz. İki, geçmişte yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklara karşı en kararlı Mücadele'yi birlikte yürüttük. Bundan sonra da delillendirilmiş bir yolsuzluk olduğunda buna ne cumhurbaşkanı müsamaha eder ne de ben gösteririm. Üç, ilişkimiz de hem dostluk ilişkisidir hem de kadim bir ilişkidir. Kader arkadaşlığıdır. Aynı zamanda da kurumsal olarak cumhurbaşkanlığı makamı ile başbakanlık makamı Türkiye'de devlet geleneği içinde neyi gerektiriyorsa sadece o uygulanır. Bu konuda kimseye buradan ekmek çıkmaz.
 
CUMHURBŞAKANI İLE YOLSUZLUĞA KARŞI TAVRIMIZ AYNI

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklamasında odaklar deniyor. Parti içinden birileri mi medyadan mı birileri kast ediliyor? İkincisi de başdanışmanınız Etyen Mahcupyan'ın yolsuzluk algısına dair bir yorumu vardı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 
Biraz önce söylediğim gibi Türkiye'de 2013 Mayıs'ından bu yana kriz çıkmasını bekleyen odakların hepsi. Bunu da siz biliyorsunuz zaten. Türkiye'de kriz çıkar mı diye bekleyen dışarıda odaklar var. İçeride var. Ak partinin kendini yenileyerek iktidarda kalmasından ve geçiş sürecinin suhuletle gerçekleşmiş olmasından, buna bağlı olarak Türkiye'nin yükselişinin devam edeceğine olan inancın güçlenmesinden kimler rahatsız oluyorsa bunların hepsi bu odağın bir parçasıdır. Yolsuzluk konusunda da mücadelede taviz vermeyiz. Cumhurbaşkanımızın iradesi de böyleydi benim iradem de böyledir. Burada bir farklılık var cumhurbaşkanımız şöyle düşünüyor Başbakan böyle düşünüyor diye bir durum yok. Daha geçen gün beraberdik akşam yemeğinde ailecek bir araya geldik uzun bir süre sohbet ettik. Ta belediye başkanlığı Döneminde bitmiş bir belediyeyi alıp kasası dolu bir belediye devretmek bunlar yolsuzlukla olacak şeyler değil.
 
CUMHURBAŞKANI İLE AİLECEK GÖRÜŞÜYORUZ

Soru: Cumhurbaşkanıyla ailecek bir araya geldik dediniz. O kısım kamuoyu önünde cereyan etmiyor. Ne Sıklıkla kişisel temas gerçekleşiyor aranızda?


Cumhurbaşkanımızla görüşmemiz için her hangi bir rutin yok. Haftalık olağan görüşmemiz devlet geleneği içinde olan bir görüşmedir. Onun dışında ise her zaman arayıp görüşebiliriz. Nitekim geçen akşam da hatta bahçeden geçerek yemek yedik. Ama bir haftalık görüşmedeydi ben "ya böyle olmuyor. özlüyoruz" dedim. Çünkü başbakanlık başdanışmanıyken devamlı beraberdik. Dışişleri Başkanıyken sık sık beraberdik. Şimdi sürekli olmuyor o doğaldır. Biz her gün görüşsek bir kriz mi var denir. Bir sürü şey söylenir. Biz gerekli olan her an görüşüyoruz.

TUNCELİ'DE KILIÇDAROĞLU'NU BEKLEDİM

Soru: Eşinizin Bayan Kılıçdaroğlu'na taziyede bulunması fikri kime aitti?


Taziye ziyaretiyle ilgili açık söyleyeyim. Vefat olduğunda ben Erzincan'daydım. Tam da Kılıçdaroğlu ile ilgili konuşuyordum dedim ki eleştirmeyeceğim. Tunceli'ye geçerken arkadaşlara sordum Kılıçdaroğlu geliyorsa cenaze Tunceli'den kalkacaksa ona göre bir düzende bulunun ben eşimle birlikte kendilerini ziyaret edip taziyede bulunmak istiyorum dedim. Eğer Tunceli'de o gün gelmiş olsaydı orada bir taziyede bulunmayı düşünüyordum. Fakat onlar daha sonra gelecekti. Olmadı. Sayın Kılıçdaroğlu olumsuz ifade kullanmazsa ben konuşmayacağım dedim. Fakat daha cenaze kalkarken çok ağır hakarette bulundu. Mecburen ben de cevap vermek durumunda kaldım. O olmamış olsaydı muhtemelen bu ziyaret beraber de gerçekleşebilirdi. Doğrusu Kılıçdaroğlu aynı gün o şeyle başlayınca bunun tılsımı bozuldu. Ama Sayın hanımefendi Selvi Hanım'ın burada bir dahil yok. Vefat eden de onun annesi. Eşim ne yapalım deyince sizin gitmeniz iyi olur dedim. Birlikte konuştuk. Burada siyasi bir mücadele yürütüyor olsak dahi insani konuda benim için her şey biter. Türkiye'de aynı geminin içindeyiz.
 
ESAD'A CEVAP BİLE VERMEM

Soru: Amerika ile Suriye konusunda Neredeyiz? Beşar Esad bir röportaj verip Türkiye'yi suçlamış.

 
Esad'ın ithamlarına itibar eden hala birisi varsa onun aklından Daha çok vicdanından Şüphe etmek lazım. Vicdanı olmayan kişinin varsa aklı zulme Çalışır. Amerika'yla da yoğun görüşmelerimiz devam ediyor. Bu tur konularda görüşmeler daha dikkatli ve uzun sürebiliyor. Ama görüş ayrılıklarının biraz daha azaldığı Türkiye'nin kaygılarının daha iyi anlaşıldığı.... Sadece IŞİD'i yok ederek Suriye'deki risklerin ortadan kalmayacağını aynı zamanda Suriye'deki rejimin zulmünü de ortadan kaldırmak gerektiği konusunda bir mutabakat oluşuyor.

PARALEL YAPI BİR CEMAAT DEĞİL

Soru: MGK'nın paralel yapıyla ilgili aldığı tavsiye kararı bakanlar kurulunun kabul ettiği belirtiliyor. Bundan sonda mekanizma nasıl işleyecek?

MGK tavsiye kararı alır. Bu tavsiye kararı bakanlar kurulunda görüşüldü. Gerekli adımlar için bütün bakanlıklar talimatlandırıldı. Yeri gelmişken bir gazetede sanki bütün cemaatler mercek altına alınmış gibi bir gerçekten alçakça bir iftira var. Bir kere biz bu paralel yapıyı cemaat olarak kabul etmiyoruz kimse de kabul etmemelidir. Cemaat bir gönüllü sivil toplum niteliği taşır. Kim olursa olsun Bu kimliğinin dışına çıkıp da bürokrasi üzerinden siyaseti yönetmeye kalkarsa artık cemaatin sınırı aşılmış başka bir şeye geçilmiş olur bu çeteleşmedir. Buradan hareketle kimse buna diğer cemaatlere yaygınlaşacağı gibi bir kanaat kesinlikle bir iftiradır ve operasyondur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.