Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu geçen hafta açıklandı. Enteresan sonuçlar çıktı yine. En belirgini de şirketlerin kârlılığındaki düşüş oldu tabii. Bir enteresanlığı da şu: Dört şirketten biri zarar etmiş 2011 yılında. Kuruluşların 380'i kâr ederken, 120'si zarar açıkladı. 500 büyük sanayi kuruluşunun toplam kârı; 22 milyar 753 milyon TL. Bir tarafta düşük kâr, bir tarafta da zarar eden kuruluş sayısındaki artış! Bu ikisi bir araya gelince fotoğraf flulaşıyor. "Gelecek ne olur?" endişesi büyüyor ister istemez. Kârlılıktaki düşüşün iki ana nedeni var: Faiz oranlarındaki artış ve kurlardaki yükseliş. De... sadece bu iki nedenle açıklanmayacak kadar derin bir mesele bu mesele. Türk sanayicisi yatırım için finansman bulamıyor, Ar-Ge yapamıyor ve haliyle inovatif düşünme imkânı "yok" denecek kadar azalıyor. Türkiye'nin bir de "cari açık" derdi var. Hem de ne dert! Yemeden içmeden kesiyor ülkeyi. Cari açık daha büyük boyutlara ulaşmasın diye ekonomi soğutuluyor ve kuruluşların yatırım yapmasını önleyici tedbirler alınıyor. En etkili tedbir de para maliyetlerinin yükseltilmesi oluyor tabii. Kredi maliyetleri yükseldikçe, kuruluşların yatırım yapma iştahı düşüyor çünkü. Bu politikalar Türkiye'yi dünyanın en pahalı kredi kullanan ülkesi arasına soktu ve çıkamıyor oradan bir türlü. Kalıcı hâle geldi yani. Türkiye bu iki kritik meseleye kalıcı çözüm bulmaya mecbur. Bir üst lige başka türlü çıkamaz çünkü. Çıkamazsa da "orta gelir tuzağı" diye?adlandırılan?aşamaya?takılıp kalan ülkelerden biri olur ki, 75 milyon nüfus tahammül?edemez?bu yüke. Türkiye'nin katma değeri yüksek üretim yapması şart. "Azıcık?aşım,?ağrısız?başım"?tekerlemesiyle kendisini?teselli etme dönemi çok gerilerde kaldı. Kâr yapma mevzu şirketleri oldukça yakından ilgilendiriyor. Kuruluş gayeleri o çünkü. Kâr yapması ve o kârla yeni yatırımlar gerçekleştirmesi gerekiyor. Ayrıca Ar-Ge faaliyetlerine ve insan kaynaklarına da yatırım yapması lazım. Bunları gerçekleştiremeyen işletmeler yerinde saymaya mahkûm kalıyor ve bir müddet sonra da yok olup gidiyor! Bunların yaşanmaması lazım. O da finansmanla mümkün. Türk işletmelerinin bu şansı yok işte. Zaten genelde kuruluş sermayeleri yetersiz oluyor. Öz kaynakları da az. Borç kaynak bulmaları oldukça zor ve bir?o kadar da riskli. Bu durumda kim sanayici olmak ya da yatırım yapmak ister ki? Bir enteresan sonuca daha işaret edip kapatacağım konuyu. 500 büyük sanayi kuruluşu yaklaşık 23 milyar TL kâr ederken, İMKB'de işlem gören 16 bankanın kârı 16 milyar TL. Diğerleri de ilave edilince bankacılık sektörünün 2011 yılında 19 milyar 847 milyon TL kâr ettiğini görüyoruz. Bir avuç banka, ülkenin 500 büyük kuruluşu kadar kâr ediyor! Bunun böyle olmaması lazım. Tamam bankalar kazansın ama sanayi de kazansın. Bu dengenin kurulması gerekiyor. Hem de fazla vakit geçirilmeden.