Batı ve Doğu. Batılı ve Şarklı!.. Kıtaların coğrafik konumları ve iklimleri nasıl farklıysa, sosyolojik yapıları ve insan profilleri de bir o kadar farklı. Karakter yapısı, hadiselere bakış açısı ve duruşu... çok, çok farklı! Şarklı için prensip önemlidir mesela. Batılı için ise sonuç. Batılı sonuç için prensiplerden taviz verir. Şarklı ise prensip için sonuçtan! Batılı düz mantık yürütür, Şarklı dolambaçlı düşünür. Batılı ne kadar mantık yüklüyse, Şarklı da o kadar hissidir. Batılı söyleyeceğini "pat" diye söylemeyi tercih ederken; Şarklı muhatabını önce iltifatlara boğar ve ondan sonra der diyeceğini. Kibar bir şekilde söylemesi de ayrı bir özelliğidir tabii. Batılı pozitif düşünceye sahipken, Şarklı duygularının etkisinden kurtulamaz bir türlü. Şarklıya şairane bir incelik de kazandırmıştır bu durum. Batılı karşılaştığı problemi "iki kere iki dört eder" mantığıyla net ve sade bir şekilde çözerken, Şarklı daha derinlikli ve detaylı bakar hadiseye. Dolayısıyla ne yapacağına karar vermekte oldukça zorlanır. Batılı geleceğe dönüktür, Şarklı ise geçmişe. Şarklı geçmişiyle övünmekten mutlu olur. Batılı ise geleceğini tasarlamaya odaklamıştır kendisini. Batılı geleceğin geçmişten daha iyi olacağı ümidini taşırken, Şarklı tam tersi düşünür ve yarının onun için daha iyi olacağı hususunda ciddi endişeleri vardır. Batılı parası kadar saygı bekler; Şarklı ise nüfuzu kadar. "Sen benim kim olduğumu biliyor musun, ulan" tavrı da bu anlayışın bir ürünüdür zaten. Batılı kızdığında "Ben şu kadar vergi veriyorum" diye hatırlatır saygınlığını. Şarklı ise "Ben falancanın yakınıyım" diyerek kurmaya çalışır otoritesini. Bunları laf olsun diye yazmadım tabii; bir nedeni var. Malum Kuzey Afrika ve Orta Doğu kaynıyor. Başbakan Erdoğan bölgeye giderek dindirmeye çalıştı o harareti. Çok başarılı olduğu da ayan beyan ortada. Halk bağrına bastı adeta. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy Libya'da Erdoğan'ın gördüğü ilginin onda birini dahi göremedi. Tarihi gerçekler de var ama esas mesele Erdoğan'ın bölge insanının dilinden konuşmasında gizli. De... bu işin bir de diplomatik yönü var. Türkiye'nin aynı başarıyı diplomasi alanında da göstermesi lazım. Batı'nın karakteri sömürgecilik kültürüyle gelişmiş olduğundan nasıl davranacağını çok iyi biliyor. Geçen yüzyıl gayet açık bir şekilde gösterdi bunu. Türkiye'nin aynı hatayı bir kere daha tekrarlamaya tahammülü yok! Şimdi dünya yeniden şekilleniyor. Türkiye'nin "kazan kazan" formülünü çok iyi uygulaması gerekiyor. Stratejisini doğru inşa etmesi lazım. Orta Doğu ve Afrika'nın Türklerden öğreneceği çok şey var. Demokrasi tecrübesi en başta geleni. Hele ticari ve sosyal alanda. Hakeza sanayi, tarım ve sağlık. Bu alanlarda Türkiye çok şey kazandırır o ülkelere. Yeter ki, bugün atılan adımlar yanlış atılmasın!