Ülkelerin hemen hepsi büyüme odaklı. Büyüsünler ki vatandaşları iş bulsun ve refah seviyesini yükseltsin. Fakat, hemen belirteyim ki büyüme, kalkınma anlamına gelmiyor. Tabiatı tahrip edip, insanları köle gibi kullanıp büyümek mümkün. Fakat bu büyümenin sağlıklı olduğunu söyleyebilir miyiz? Hilkat garibesi gibi bir durumdur bu. Gerçek kalkınma, büyümenin sürdürülebilir olmasıyla eşdeğer. Eğitim, adalet, teknoloji ve iş gücü piyasası gibi mefhumların doğru işletilmesi lazım gerçek kalkınmayı yakalamak için. Ekonomisi büyümüş ama ülkenin bölgeleri ve fertleri arasındaki gelir dağılımı arasında uçurumlar var! Neye yarar? Teknoloji kullanamıyorsa o ülkenin büyümesi kaç sene sürer ki? Eğitimli iş gücü yoksa nereye kadar? Kalkınmanın dört ana kriteri var. 1) Standart 2) Sosyal şartlar 3) Çevre 4) Kurum. Bunlar kalkınmanın olmazsa olmazı. Şayet standardı tutturamamış ve gerekli reformları gerçekleştirememişse o ülkenin kalkınmışlığından söz etmenin imkânı?var?mı??Sosyal?yönü olmalı bir kere. Adaletli bir gelir dağılımı lazım her şeyden önce. Büyümenin getirdiği refah tabana yayılırsa o ülkenin kalkınması daha hızlı ve daha istikrarlı olur her şeyden önce. Çevre toplumların vazgeçilmezi. Yeşili korumayan, karbon emisyonuna karşı tedbir alamayan ülkeler gelir elde etse dahi, kazandıkları parayı sağlık harcamalarında kullanmaya mecbur kalıyorlar. Hele kurum kimliği gelişmeyen bir ülkeyse, o ülkenin kalkınmışlığı söz konusu dahi edilemez. Geçen hafta sonu Adana'da Türkonfed'in "2. Kalkınmada Bölgesel Dinamikler Sempozyumu" gerçekleştirildi. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz?ve?Türkiye'deki?mevcut?26?Kalkınma Ajansı'nın genel?sekreterleri?de katıldı bu sempozyuma. Cevdet Yılmaz, "Üniversite, sanayi ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirecek mekanizmalar?geliştiriyoruz"?dedi.?Bu?ifade,?kalkınma ajanslarının görevini tarif eden bir ifade. Türkiye'nin bu yolda ilerliyor olduğunu görmek, güven veriyor insana. Türkonfed, Türkiye'de kalkınma ajansı kavramını, henüz hukuki bir yapıya kavuşmamışken gündeme?taşıyan ve tartışan bir kurum. Bu konuda müthiş bir?bilgi arşivine sahip. En fazla kafa?yoran?ise?hiç şüphe yok ki, Süleyman Onatça idi.?O?şimdi Türkonfed Başkanı. Kamu ile STK'ların?birlikte?hareket?etmesini?kolaylaştıran?bir?durum bu. Türkiye'de ister kamu olsun, ister özel sektör... proje hazırlama alışkanlıkları yoktu. Kalkınma ajanslarıyla bu eksikliği tamamlama fırsatını ele geçirdi Türkiye. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, ajansların firmalara proje hazırlama hususunda teknik destek verdiğini söyledi. Bu da olumlu bir gelişme ve ciddi sonuçlar alınıyor bu iş birliğinden. Helva yapılmaya başlandı yani. Yılmaz'ın bildirdiğine göre 20 bin proje müracaatı olmuş kalkınma ajanslarına ve bunun dört binine destek verilmiş... Azıcık da Suriye konusuna temas edip bağlayayım yazımı. Bölgedeki oteller ve turizm işletmeleri boş. Gelen yok, giden?yok.?Süleyman?Onatça, "Suriye'deki işletmesini kapatıp gelen Türk firmalarına, oradaki alacakları karşılığında kredi verilsin" teklifinde bulundu. Ayrıca, olaylardan dolayı zarar gören işletmelerin sigorta primi ve muhtasar borçlarının belli bir süre askıya alınmasını istedi. Makul bir düşünce; dikkate alınması lazım.