Güçlü ne derse o mu?

A -
A +
Dünya kaynıyor. Bu kaynamanın tek bir sebebi var; enerji. Enerjiye sahip olan güçleniyor. Güçlü de kendine göre kural koyuyor.

Bill Gates geçenlerde "Dünyada fakir kalmasın" dedi ve bu temennisinin en geç 2035 yılında gerçek olacağını söyledi. Kapitalist düşüncenin ürünü bu "Fakir olmasın" fikri. Evet, fakir olmasın ki, Bill Gates'in ya da diğer üreticilerin ürettiği ürün satılsın.
O gözle bakan için bu mantığın eleştirilecek hiçbir yanı yok. Fakir ne işe yarar ki? Ne otomobil alır, ne mobilya, ne de beyaz eşya. Tatile bile çıkmaz! Bir de havayı soluması var ki, affedilmez bir durum. Tüketim gücü yüksek olanların oksijenini tüketiyor adam!
Dünya değişiyor. İlimde-bilimde, siyaset ve sosyal hayatta sürekli değişim yaşanıyor. Pazarlama ve satış teknikleri değişiyor. Kimi uzun sürede değişiyor, kimi kısa sürede değişiyor ama hep değişiyor. Kapitalist ülkeler daha 1990 yılına kadar "herkes zengin olsun" sözünü ağızlarına bile almıyorlardı mesela. Hatta Batı zenginleşirken Doğu'nun fakir kalmasını bilhassa istiyorlardı. Ürettiklerini satıyorlardı ne de olsa, niye istesinlerdi ki? Ya kendini halkına ya da komşusuna satıp malını tüketiyordu nasıl olsa.
Kapitalist sistemin içinde olan Batı ülkeleri 20'nci Yüzyılda zenginleşirken, Komünist sisteme dahil olan Doğu ülkeleri fakirleşti...
1990'a gelindiğinde gelişmiş ülkelerin halkları tüketime doymuştu. Üstüne üstlük teknoloji gelişmiş, üretimin hiçbir zorluğu kalmamıştı. Entegre tesisler ha bire üretiyordu. Bir taraftan pamuk giriyor, diğer taraftan kot çıkıyordu. Hem de ambalajlanıp etiketlenmiş bir şekilde. Metal giriyor otomobil çıkıyor, toprak giriyor seramik çıkıyordu.
Üretmek kolaylaşmıştı ama satmak gittikçe zorlaşıyordu. Yeni pazar bulmak lazımdı. En ideal pazar Doğu'ydu. Çin'de 1 milyar 500 milyon insan yaşıyordu. Hindistan'da ise 1 milyar 200 milyon.   
Bu pazarlar harekete geçirilsin yeterdi. Batı'daki fabrikasını söken Çin'e gitti. Bankadaki parasını çeken Hindistan'a koştu. Yeni bir pazar bulunmuştu ve çok büyüktü. Vakit geçirmeden gidip yer kapmak lazımdı.
Bill Gates'in dediği oluyordu yani. 2035 yılında dünyada fakir kalmayacaktı. Her bir fert bir işe yarayacaktı. En önemli görev ise tüketim göreviydi. Ne kadar fazla tüketirse o kadar makbul insan.
Üreten için üretim her ne kadar problem değilse de üretimde maliyet unsuru çok önemli. Üretim maliyetini düşüren kazanıyor. Rekabet gücünü de arttıyor haliyle.
Malum, üretim maliyetinde en büyük pay enerjinin. Kendi enerjisini kendi üreten ya da enerji kaynaklarına sahip olan çok kazanıyor, olmayanlar az. Hatta bir müddet sonra silinip gitmesi sürpriz olmuyor.
Orta Doğu'da, Ukrayna'da yaşananların adı her ne kadar "Arap Baharı" ya da "Demokrasi Kavgası" ise de özünde menfaat yatıyor. Bir nevi petrol savaşı. Amerika "benim olacak" diyor, Rusya "benim." Çin ve Avrupa da öyle "benim" diyor da başka bir şey demiyorlar.
Son söz: İster petrol olsun, ister alternatif enerji. Ona sahip olan güçlenir; uzak kalan sürünür. Her ülkenin bu gerçeğe göre politika üretmesi lazım.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.