Iraklı televizyon muhabiri Muntasar El Zeydi, ABD Başkanı W. Bush'un kafasına ayakkabı fırlattı. Birinci isabet almayınca, ikincisini de savurdu. Bush her ikisini de savuşturdu; refleksi güçlüymüş! El Zeydi de iyi atıcıymış doğrusu. Futbol yorumcularının sık kullandığı deyimle, "iki güzel hareket" seyretti dünya âlem. De... Bir gazetecinin haber için gittiği bir mekanda böyle davranması hiç hoş değil. Basın mensubunun taraf olması tasvip edilemez. Gazetecinin böyle bir hakkı yok çünkü. Onun işi haber. Haberini yapar gider. Soru soracaksa, yine haberle ilgili soru olmalıdır bu. Bunun başka şekli yok. El Zeydi ayakkabı atarak taraf oldu. Meslekî ilkelerin dışına çıktı. Bu doğru. Fakat, dünya "etme bulma" dünyası. Bush'un da "demokrasi getireceğim" diye, kargaları dahi güldüren bir bahane ile Irak topraklarını işgal etmesi de ahlakî değildi. Fakat, bütün bunlar El Zeydi'nin ülkesinin işgal edilmiş ülke olmasını, Bush'un ülkesini de işgal eden ve işgal ettiği ülkenin petrolünü kontrol eden ülke olma durumunu değiştirmiyor. Bunu da hatırdan çıkarmamak lazım. Karşındakine ayakkabı atmak öfke alametidir her şeyden önce. Kafa veya yumruk da olabilirdi bu. Kitap da. Atalarımız "Öfkeyle kalkan zararla oturur" diye boşuna dememiş. Öfke ile yapılan eylemlerin sonu hep hüsranla bittiğini anlatıyor bu söz. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın insanında ise fazlasıyla var bu öfke. Baştan işini sağlam yapmak varken, ömrünü laklakla geçir, sonra da birine öfkelenip eline geçeni fırlat ona. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer yaptı bunu mesela. Başbakan Bülent Ecevit'in kafasına "Anayasa" kitabı fırlattı. Sonuç malum! Türkiye pabuç atana da yakın, atılana da. Ancak, pabuç atan El Zeydi toplumun hemen her kesiminin takdirini topladı, ahalinin gazını aldı. Haa, "Gaz alınınca işler güllük gülistanlık mı oluyor?" diyeceksiniz! Olmaz tabii. Ama insanların bazen rahatlaması lazım. İçi gaz doluyken nereye uçacağı, nereye konacağı belli olmaz çünkü. George W. Bush Irak'a "veda ziyareti" diye gitti. Pabuç yedi. Bu pabucun Bush'un karizmasını silip süpürdüğü bir gerçek ama atladığımız bir şey daha var burada. Bu olay yeni ABD Başkanı Barack Obama'nın karizmasını parlattı. Ümit ve sevginin yöneldiği insan olup çıktı Obama. Obama, ABD'nin Büyük Orta Doğu Politikasını (BOP) değiştirecek mi acaba? Yoksa, daha ince bir siyaset izleyip petrol kaynaklarını kontrol etme isteğini sürdürecek mi? Esas soru bu.