Mersin künefesi

A -
A +

Mersin'in sayılamayacak kadar zenginliği var; hepsi mükemmel, hepsi emsalsiz. Yemek kültürü de öyle; müthiş. Mersin dışında yaşayan birisi tantuniyi bilir sadece. Yanlış tabii! Mersin gibi yeme içme kültürü yüksek olan ve her bir şeyin var olduğu bir şehirde sıranın tantuniye gelmesi için birkaç asrın geçmesi lazım. Akdeniz mutfağının en popüler olduğu il Mersin. Bir tarafta balık, diğer tarafta sebze. Bir tarafta et, diğer tarafta meyve. Zeytinyağlı yemeklerin envai çeşidi yine burada tabii. Tantuninin lezzetsiz bir yemek olduğunu söylemiyorum. Lezzetli, hem de çok lezzetli ama lagos balığı varken Mersinli tantuniye dönüp bakmaz. Demek istediğim o. Tatlı çeşitleri de boldur. Sever çünkü Mersinli tatlı yiyip tatlı konuşmayı!.. Künefe mesela. Mersin'de künefe yiyeceksin de tadını unutacaksın! Mümkün mü? Damağında taşır durursun o tadı. Kadayıf gibi olan telli künefenin anavatanı Antakya, Hatay. Oraya da Halep'ten gelmiş. Zaten biraz karıştırdın mı, Güneydoğu Anadolu yemeklerinin hemen hepsinin Halep menşeli olduğunu görürsün aslında. Antep ve Urfa yemekleri mesela, ekserisi Halep kökenli. Ezme künefenin çıkış yeri ise Lübnan. Daha doğrusu Filistin ve Ürdün'ü de içine alan havza. Yeme içme mevzuuna girdiğim yetmiyormuş gibi hangi yemeği nerede yemek lazım olduğunu da yazıyorum ya; adım gurmeye çıktı. Yok öyle bir şey. Gurme değilim ama bu, yemekten anlamadığım anlamına gelmiyor tabii. Övünmek gibi olmasın, anlarım. Yediğim yemeğin lezzetli olması lazım. Az olsun ama lezzetli olsun!.. Demesi kolay da lezzetli yemek nerede?.. İsmail Usta Lezzetli yemek yemek isteyenin zembili sırtına vurup dolaşması lazım. Yan gelip yatarak bazı işleri yapmak mümkünse de tadını çıkarmak mümkün değil; gezmek gerekiyor. Sık sık Anadolu'ya gidip geliyorsam, bir nedeni de bu. Çeşidi ve lezzeti bol yemekler ve onların tadı! Bir de tatlılar tabii. Haa! Tatlı demişken: Gaziantep'in baklavası, Diyarbakır'ın kadayıfı. Üstüne yok, mükemmel! Gelelim künefeye. Mersin'in cezeryesi çok meşhur, herkes bilir onu. Hımm! Ne cezerye. Her derde deva! Fakat, künefeyi anlatmak lazım. İyi künefe yapan ustalar var bir kere Mersin'de. İsmail Usta mesela; o da onlardan birisi. İsmail Usta, babadan künefeci. Babası Hasan Usta, Lübnan kökenli ve aynı zamanda Yemen gazisi. Savaştan sonra memleketi Lübnan'a dönüp orada, Ahmet Usta'nın yanına çırak duruyor. Gel zaman git zaman Hasan Usta künefe işini öğreniyor. Öğrenmesine öğreniyor ama savaş ve onun getirdiği perişanlık yakasından düşmüyor bir türlü. Sonunda naçar kalınca, "Ver elini Türkiye!" diyerek; gelip Mersin'e yerleşiyor ve Uluçarşı'da bir dükkan açıyor. Dedim ya Mersinli tatlıya düşkün. Hasan Usta Mersinlinin gözdesi olup çıkıyor bir anda. 1930'lu, 40'lı yıllar bu yıllar. 1950'den itibaren ise İsmail Usta dönemi başlıyor ve Tevfik Sırrı Gür Lisesi'nin yanında sürüp gidiyor. Künefeci İsmail Usta'yı ve onun künefesini bilhassa seçtim. Bende hatırası var çünkü. Ben Tarsus Lisesi'nde okuyorum. Dayımın oğlu Hayrettin de Mersin Tevfik Gür Lisesi'nde. Mersin'e her gittiğimde dayı oğluyla bir olup gidiyor ve künefe yiyoruz. İsmail Usta'nın künefe dükkanı Lise duvarının hemen dibinde.Tarsus'ta da muazzam bir humusçu var, Buğday Pazarı'nda. Dayı oğlu Hayrettin Tarsus'a geldiğinde de humus yiyoruz. Hayat bu! Bir yaştan sonra "doğduğum yer değil, doyduğum yer" demeye başlıyor insan. Biz de üniversiteden sonra geçim derdine düşüp Mersin'den uzaklaştık tabii. Bu ayrılık esnasında bana en çok koyan, hiç şüphesiz künefeydi. Nerede künefe yazısını görsem girip yedim ama hiçbirinin tadı tutmuyordu İsmail Usta'nın künefesinin tadını. 15-20 sene sonra ancak vakit bulabildim Mersin'i gezip dolaşmaya. Fırsat bu fırsat, gideyim, dedim kendi kendime. Gideyim, İsmail Usta'da künefe yiyeyim. Gidiyorum ama bir de bana sorun!.. Ya kapatıp gitmişse? Hadi, açık diyelim; aynı lezzette mi acaba? Öyle ya, örneği çok bu işin. Kapatmış gitmiş adam! Veya o eski lezzet yok! Onca sene zihnimde o künefeye bir yer yapmışım. Tatlı, hoş ve lezzetli. Senelerdir şuur altımda saklıyorum onu. Ya bir aksilik olur da sukut-u hayale düçar olursam?!. Dünyam yakılacak, biliyorum! Gitmekle gitmemek arasında tereddüt etmemin nedeni bu. Ayaklarım da farkında bunun. Neyse, gittim. İsmail Usta vefat etmiş ama çocukları işletiyor. Tat aynı tat. Nasıl sevindim, nasıl sevindim; anlatamam!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.