Önce kendin ikna ol

A -
A +
Partiler seçim bildirgelerini açıklamaya başladı. Adaylar sahaya indi. Oyunu kuralına göre oynayan kazanacak, oynayamayan kaybedecek! Kural ne peki?


Partiler seçim beyannamelerini açıkladı, açıklıyor. Türkiye seçim sath-ı mailine girdi. Adaylar meydana indi. Bendeniz hiç girmedim bu konuya. Girmeyi de düşünmüyorum fakat NLP Uzmanları Dernek Başkanı Mustafa Kılınç enteresan bir konuya temas etti. Dayanamadım; sizlerle paylaşayım istedim.
Kılınç, siyasi partilerin reklam, slogan ve stratejilerini profesyonel gruplarla tespit etmelerinin olumlu sonuçlar doğuracağını belirtiyorsa da, adayların sahaya indiklerinde seçmenin kalbine temas edemezlerse, bu strateji ve sloganların hiçbir işe yaramayacağının altını çizmekten de geri durmuyor. Ki, bu gerçeğin sayısız örneği var geride bıraktığımız seçim süreçlerinde.
Partilerin sloganı belli oldu; hepsi "Türkiye" odaklı. AK Parti "Yeni Türkiye" derken, MHP "Bizimle Yürü Türkiye" sloganını kullandı. CHP ise "Yaşanacak bir Türkiye" özlemini dile getirdi. Bunlar Türkiye için yeni ve olumlu yöntemler. Fakat, adayların hitap ettikleri "insanı tanımaları" çok daha önemli. Tanısınlar ki, etkili olsunlar.
Peki, insanı tanımak ya da seçmene dokunmak nasıl olmalı? Mustafa Kılınç bunu çok güzel anlatmış. Sizinle esas paylaşmak istediğim konu bu işte.
Kılınç "Aday, partisinin verdiği mesajı mutlaka içine sindirmeli" diyor mesela. Adayın verdiği mesajın ilk muhatabının kendisi olduğunu söylüyor yani. Aday, kendisinin inanmadığı bir şeyi ne kadar dillendirirse dillendirsin, kimseyi ikna edemez çünkü.
Kılınç ayrıca, adayın kendi parti teşkilatının güçlü olduğu bölgelerden ziyade partisine ait olmayan alanlarda etkili olması gerektiğinin altını çiziyor. Olmuş armutları toplamakla kim ne kazanmış ki, aday kazansın?
"Adayın ne söylediğinden çok, nasıl söylediği önemli." Kılınç'ın bir başka sözü de bu. Adayı samimi bulmayan seçmenin onun vaatlerini dikkate alması mümkün mü?
Seçmeni ikna etmek için meydana çıkan adayın, onun hangi yolla iletişim kuracağını da bilmesi lazım. Mustafa Kılınç kişilerin algılama şeklini şu üç maddede tasnif ediyor. "Görme", "İşitme" "Dokunma." Adayın dokunarak iletişim kuranlara dokunması, duyarak iletişim kuranlara anlatması, görerek iletişim kuranlara ise kendini ve icraatlarını göstermesi lazım.
Adayların en çok zorlanacağı bir diğer konu ise ön yargı ve algılama olacaktır mutlaka. Adayın başarılı olması, ön yargı duvarlarının dışına çıkmasıyla mümkün. Ne kadar az ön yargı, o kadar başarı.
Adayın rakibini kötülemesi, onun acizliğini göstermekten öte sonuç vermiyor. Savunması da öyle; olumlu sonuç verdiği görülmedi. Kılınç"Saldırıya" geçmelerini salık veriyor adaylara.
Bu söylediklerim adaylarla sınırlı değil aslında. Pazarlamacısatıcı, eğiticiyönetici de bilmeli ve kullanmalı bu yöntemleri.
Zor bir seçim. Adayların önce kendi içlerinde ayağa kalkmaları ve kendilerini görerekişiterek ve dokunarak ikna olan seçmene göre motive etmeleri gerekiyor.
Mustafa Kılınç'ın "Bu süreçte kazanmak isteyenlerin ellerinden geleni değil, yapmaları gerekeni yapmaları lazım" sözüyle bitiriyorum makaleyi.
7 Haziran 2015 Genel Seçimleri ülkemize hayırlı olsun. Birlik, beraberlik, kardeşlik ve refah getirsin.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.