"Sanayiciye mezar kazıyorlar"

A -
A +

İstanbul sanayicisinin şu günlerde en çok konuştuğu konulardan biri de hiç şüphe yok ki, "sanayinin şehir dışına çıkması" hadisesi. Daha doğrusu, "çıkarılması." İstanbul artık sanayi kenti olmamalı. Bu doğru. Sanayi çevreyi kirletiyor. Bu da doğru. Ticaret, turizm, sanat, kültür merkezi olmak tarihî İstanbul kentine daha bir yakışır. Bu da doğru. Hizmet sektörünün şehre kazandırdığı katma değer, sanayiden kat be kat daha fazla. Bu da doğru. İstanbul'un nüfusu çok fazla arttı.Nefes almak neredeyse imkânsız hale geldi. Dolayısıyla, hem nüfusun azaltılması, hem de yeşil alanların arttırılması zaruret haline geldi. Bu da doğru. Onca doğru tek bir şeyi işaret ediyor: İstanbul artık sanayisi ile anılmamalı. Bu sektörden tamamen arındırılmalı. Da... nasıl olacak bu iş? Sanayiciyi mağdur etmeden nasıl gerçekleştirilecek? Sanayici, ciddi mağduriyetlerin olacağı endişesini taşıyor ve korkuyor. Onlar taşınmayı değil, bu korkuyu konuşuyorlar aslında. Haksız da sayılmazlar hani? Haaa, "hadi boşalt" diye sanayicinin tepesine dikilen var mı? Yok! İşin en garip tarafı da bu ya. Evet, sanayiciye mühlet veriliyor. "Hadi çık" diye sıkboğaz edilmiyor. Böyle yapmakla güya rahat bırakılmış oluyor ama "Sen çıktıktan sonra burası yeşil alan olacak" denmesi de sanayicinin yüreğini ağzına getirmeye yetiyor! Nasıl getirmesin ki? Sanayicinin, yerleşim alanı içinde kalan fabrikasını söküp taşıması ilk değil. Daha önceleri de yaşandı bu durum. Hem de çok kere. Bu son durumun diğerlerinden farkı, fabrika yerinin beş para etmemesi. Sanayici, eskiden taşıdığı fabrikanın yerini satıp iyi bir rant elde ediyordu. Taşınma işlemini güle oynaya yapması da bunun içindi. Şimdi ise "taşınma" sözcüğünü duymaya dahi tahammülü yok. Kaybı çok büyük olacak çünkü. Kendisine, "Bir daha geldiğinde fabrikanın yerinde park, bahçe bulacaksın" denmesini sanayici, âdeta, "Ne parası. Çık, git" şeklinde yorumluyor. Kafasının tası atmasın da ne yapsın? Önceki gün İstanbul Maden ve Metal İhracatçı Birlikleri (İEMMİB) üyelerinin iftar yemeği vardı. Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçılar Birliği Başkanı Tahsin Öztiryaki'ye sordum bu durumu. Yüzünü buruşturup, "Sanayicinin bugün 5 lira eden yeri, yarın bir lira dahi etmeyecekse, öldür daha iyi" dedi. Haksız da sayılmaz hani. Kazandığını fabrikaya ve arsaya yatır. Bir taşınma işlemiyle hem fabrikan gitsin, hem arsan!.. Kasımpaşa. Hadımköy, Silivri... her yer fabrika. "Bana" dedi Öztiryaki. "Yeşil alan olacağını söyleselerdi, 15 sene önce fabrika kurar mıydım? Kimse kurmazdı. Şimdi, mezarımızın büyük olduğunu söylüyorlar ki, teselli bulalım." Türkiye'nin plansız programsız iş yaptığının en son örneği bu. Vizyonsuzluk, ülkenin parasının çarçur edilmesine neden oluyor. O gün şehrin büyüyeceği ve bu büyümenin beraberinde ne gibi problemler getireceği düşünülmüş olsaydı, bugün bu dramlar yaşanmazdı. Ama yok öyle. Burası Türkiye! Dün birinin yanlışı yüzünden kazandığını, bugün bir başkasının yanlışı yüzünden kaybedeceksin!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.