Türkiye neden kalkınamıyor?

A -
A +

Türkiye "Orta Gelir Tuzağı" eşiğine yapıştı ve bir üst sınıfa bir türlü sıçrayamıyor. Sistem yok çünkü.

Dünya küresini önünüze alın, onu yapamıyorsanız gözünüzde canlandırın. Kuzey yarım küredeki 30 ila 60'ıncı enlemlerin arasındaki ülkelere şöyle bir bakın. Japonya, Çin, Hindistan, Rusya, Almanya, İtalya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İsveç, Norveç, İsviçre, Orta Amerika bu enlemler arasında; hepsi zengin ve gelişmiş ülke. Bunun bir sebebi var.

Önce güneye, Afrika, Avustralya ve Güney Amerika'ya bakalım. Ekvatorun altındaki ülkelerin toprağı verimli, suyu bol ama havası, insanı canından bezdirecek kadar sıcak: 50-60 derece. Bu sıcaklıkta çalışmak neredeyse imkânsız. O ülkenin insanı kendini gölge bir yere atıp serinlemeye bakıyor. Onun hayatında gölge, yemekten daha önemli bir yer tutuyor.

Akdeniz ülkeleri ise apayrı bir dünya. Dört mevsim yaşanıyor bu bölgede. Kışları ılık, yazları serin. Toprakları, verimli mi verimli. Senede dört kez ürün almak mümkün. Kışın üşürüm derdi yok. Odun, kömür almadan kışı çıkarması mümkün. Ocak ayında gaz ya da elektrik sobası yakan, kışı çıkarmış olur. Böylesine bolluk ve bereketin olduğu yerde çalışıp da ne yapacaksın? Gerek yok ki. Ye, iç yan gel yat. Akdeniz Çanağı ülkesi Yunanistan, Kıbrıs, Güney İtalya ve Güney Fransa, İspanya ve Portekiz, Kuzey Afrika halkı da öyle yapıyor zaten.
Kuzey ve Güney Kutbu soğuk, yaşamaya pek elverişli değil.

Bir de 30 ila 60'ıncı enlem arasındaki ülkelere bakın. Almanya mesela. Ülke soğuk bir ülke. Alman vatandaşın o uzun kış mevsimlerinde ısınması lazım. Odun, kömür, ya da doğalgaz olmadan ısınamaz. Bu zaruri ihtiyacını karşılaması için çalışmaya mecbur. Kalın giysiler giymeden de olmaz. O da çalışmayı gerektiriyor. Meyve ve sebzesi bol ülke değil ki, bahçeden koparıp yesin. Onun için de çalışması gerekiyor. Oturduğu evin izolasyonu da önem arz ediyor tabii. Güney İtalya gibi derme çatma bir evde oturayım, dese donar. Hasılıkelam bu enlemler arasında yaşayan insanların çalışması şart.

Çalışınca para kazanıyor. Kazandığının bir kısmını yiyor, bir kısmını hini hacette kullanırım diye tasarruf ediyor. Zenginleşiyorlar tabii. Hem fertler zenginleşiyor, hem ülkeler. Zengin, tasarrufunu korumak için parasına para kazandırmanın yollarını arıyor. Bu da sistem kurmasını sağlıyor. Banka, finans ve borsa gibi araçları devreye sokuyor ve onların faaliyetini belli bir kurala bağlıyor. Kooperatif ve Kalkınma Ajansı gibi önemli enstrümanları kalkınma stratejilerinin lokomotifi yapıyorlar.

Türkiye de bu enlemler arasında yer alıyor ama güneyi Akdeniz. Doğusu Acem ülkeleri; palavracı yani. Kuzeyi ise uzun zaman demir perde ülkesi olmuş. Batısı Siestacı Yunanistan.
İklimi çalışmayı gerektiren bir ülke, halkı çalışkan bir halk olmasına rağmen Türkiye; sistem kuramadı ve dolayısıyla sahip olduğu potansiyeli bir türlü harekete geçiremedi.
Türkiye şayet "Böyle gelmiş, böyle gider" fikrinden vazgeçer ve kalkınmış ülkelerdeki gibi bir sistem kurarsa, zengin bir ülke olur.

Da... nedense bazen "Acem palavrası" atanların peşine takılıyor, bazen Akdeniz insanının rehavetine kapılıyor ve sistem kurmaya yanaşmıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.