Çok değil 24 gün sonra yeni bir sezona daha “merhaba” diyeceğiz…
Peki, bizi nasıl bir sezon bekliyor?
Bunu öngörebilmek için âdeta birbirinin kopyası olan son iki sezonda ortaya çıkan tabloya bakmak kâfi…
Oysaki geçen sezon ne hayallerle ne hedeflerle başlamıştı ligimiz. En büyük hedef; sadece iki takımın yarıştığı, diğerlerinin ise onların yanlarına dahi yanaşamadığı 2023-24 sezonu gibi tuhaf bir sezonu yeniden yaşamamaktı.
Nitekim futbolun patronu da koltuğa oturur oturmaz, ilk olarak bunun sözünü vermişti futbol ailesine…
“İnsanlar tiyatro seyretmekten artık bıktı. İki takımı al yürüt, 99-102 puan. Ötekiler figüran! Kimse maç seyretmiyor. Niye tiyatro seyretsin ki? Şimdi gerçek canlı sahneyi görecekler” demişti, TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu…
Öyle ki, 2023-24 sezonunda ilk iki sıradaki Galatasaray ve Fenerbahçe ile alttakiler arasında âdeta uçurum oluşmuştu. Liderle üçüncüsü arasındaki puan farkı 35’e, beşinci sıradakiyle ise 56 puana çıkmıştı…
Bu yüzden de futbolun patronu 2024-25 sezonu başında “Bu bir tiyatrodur. Millet de bu tiyatroyu izlemekten bıktı” diyerek gerçek bir lig yarışı yapılacağının sözünü vermişti.
Peki ya o sezon ne oldu? Şampiyon Galatasaray bu defa lig üçüncüsünün 31 puan önünde ligi tamamladı. Lig beşincisi ile lider arasındaki fark da 41 puandı.
Kısacası 2024-25 sezonu TFF Başkanı’nın “tiyatro” diye adlandırdığı 2023-24 sezonun bir nevi kopyası olmuştu.
Hâliyle tablo değişmeyince bunun bir tiyatro değil futbolumuz adına acı bir gerçek olduğu ortaya çıktı…
Şimdiden yeni sezon olabilecekleri tahmin etmek pek zor olmasa gerek.
Son iki sezon, takımların rolleri de puan durumundaki yerleri de değişmedi… Süper Lig âdeta İskoç ligine dönüştü.
Çünkü Galatasaray ve Fenerbahçe sadece sahada değil, ekonomik anlamda da rakiplerine ciddi fark attı.
Birisi bir futbolcunun bonservisine 75 milyon avro vermeye cesaret ederken, diğeri sadece bir sezon kiralık oynayacak bir futbolcu için 25 milyon avroluk maliyetin altına imza atabiliyor. Böyle bir durumda diğer 16 takımın onlarla yarışabilmesi ve onlara yetişebilmek adına ciddi borçların altına imza atmaları ne kadar mümkün olabilir ki?
Bu durum kulüpler adına çok ciddi bir risk taşıyor. Düne kadar kulüpler arasındaki fark, başkan ve yöneticilerin mali güçleriydi. Kulübün isminden kaynaklanan sponsorluklar, yayın geliri gibi farklar vardı. Ama son yıllarda bunlara yeni birkaç kalem daha eklendi ki bu iş tüm dengeleri bozdu.
Onun adı da; “bedelli sermaye artırımları” ve eldeki “taşınmaz varlıkların satışı.”
Peki ya diğerleri? Makbuzla para toplamaya devam!..
Eskiden diğer takımlar için yayın geliri diye bir şey vardı. Şimdi o da kuşa döndü.
Birileri bu gelir adaletsizliğine dur demediği müddetçe biz daha çok iki takımlı yarışlar izleriz.
Onun için diyoruz ki; Kim ne yaparsa yapsın, yeni sezonda yine aynı tabloyu yaşarız.
Yine benzer manzaralar. Kulüp lisans ihlalinden gelecek transfer yasakları, silinecek puanlar. FIFA’nın yolunu tutacak yabancılar. Ödemelerini almadığı için kulübü protesto eden futbolcular. Ankara’nın kapısına dayanmalar…
Ben buraya yazıyorum, siz de bir köşeye yazın…
Tahir Kum’un önceki yazıları...